THEY
LIVE – Onları
Yaşatanlar Biziz
Ünlü rejisör John Carpenter, 1988 yılında yaptığı filmin adı They
Live. Carpenter, Frank Armitage takma adıyla Ray Nelson’un 1963 yılında
yazdığı Sabah saat sekizde (Eight O’Clock in the Morning) adlı öyküden
ve 1981 ile 1987 yılları arasında çıkan Alien Encounters (Alien ile
karşılaşma) adlı dergiden hareketle yazmış senaryoyu.
Kısmen bilimkurgumsu thriller, kısmen kara komedi olan film tamah, güdümlü
tüketim ve günümüzde ekonomik krizlere karşı duyulan korkuyu da yansıtmakta.
1980′lerin Amerikası. Toplumu ve ekonomiyi yöneten elit sınıflar medyayı
ekonomik çıkarları için kullanan, aslında dünyalı olmayan kimseler olarak
gösteriliyor.
Filmin öyküsü kısaca şöyle: O sıralar ünlü bir güreşçi olan Roddy Piper’in
canlandırdığı John Nada Los Angeles’de evsiz barksız ve iş arayan biridir. Bir
şahtiyede iş bulur. Oradan tanıdığı arkadaşı sayesinde evsiz ve barksızların
barındığı shantytown’da, derme çatma kurulmuş bir gecekondu biriminde kalır.
Gece sokağın karşısındaki küçük kilisede bazı garipliklerin yaşandığını
farkeder. Sonra gece yarısı polis kiliseyi basar ve gecekonduda oturanları
orayı terketmeye zorlar. John çöplerin arasında bulduğu bir karton kutuda
yüzlerce güneş gözlüğü bulur. Bu kutu daha önce dikkatini çekmiştir. Birini
alır ve diğerlerini saklar. Gözlüğü takınca birden şehrin görüntüsü değişir.
Her yerde normal gözlerle görünmeyen, ama beyin tarafından farkedilmeden
algılanan kocaman reklam panoları asılıdır. Obey – İtaat et, Conform – Boyun
eğ, Watch television and sleep – Televizyon izle ve uyu yazılıdır. Bir
diğer panoda Karayipler’e gel yazısı bulunmaktadır. Daha yukarıda plajda
yatan bir kadın resmi ve Evlen ve üre yazısı göze çarpmaktadır. Bir
kumbara resminin altında ‘Bu senin tanrın’ yazılıdır.
Gözlükle bakılınca bazı insanların yüzleri kurukafa şeklinde olan Uzaylılar
(Alien) olduğunu farkeder. Bunlar her yerdedirler. Dünyayı idare eden, vahşi
kapitalizmin motorunu çalıştıran kesim olmuşlardır kimseye belli etmeden.
Şeytani yaratıklardır.
John Nada o kilisede gördüğü kimseleri bulur ve uzaylılara karşı (Aliens)
kurulmuş örgütte yer alır. Katıldığı seminerde uzaylıların dünyadaki
karbondioksit ve metan çıkışını mahsus artırmakta olduklarını, bunu Dünyayı
geldikleri yere benzetmek için yaptıklarını öğrenir. Lensleri Albert Hoffman
adlı biri icat etmiştir. Bu kimsenin LSD’nin mucidi olduğundan söz edilmez
tabii ki. Lensler sayesinde kara gözlük takmadan kurtulurlar ve rahatlıkla
gerçek dünyayı izleyebilirler.
Bu arada cable 54 adlı yerel bir televizyon vericisinden uzaylıları kamufle
eden sinyalin verildiğini saptamışlardır. Nada güçlükle çatıya çıkar ve ölmek
pahasına çatıdaki anteni imha eder. Son nefesini verirken zaferle uzaylılara
fallus işareti yapar.
Işın kesilince Los Angeles sürprizlerle dolu bir yer olur. Barda sohbet
eden kibar giyimli birinin, televizyonda haberleri veren spikerin vb. Alien
olduğu çıkar ortaya. Film seks yapan iki kişiden birinin şoke olmasıyla sona
erer.
Carpenter’ın filmindeki politik mesajın yoğunluğu 1980′lerde iyice
belirginleşen bir hastalıktan, popüler kültür ve politikanın giderek artan
derecede ticarileşmesinden duyulan rahatsızlıktan kaynaklanmaktadır. Carpenter
o sıralardaki deneyimini şöyle anlatır: Tekrar televizyon seyretmeye
başladım. Ve hemen gördüğümüz her şeyin bize bir şey satmak için dizayn
edildiğini farkettim. Bütün istedikleri bizim bir şey satın almamızdı. Tek
istedikleri şey paramızı almaktı. Bunlar bir çeşit Alien’dı ve bütün insanlığı
hipnotize etmişti.
Bu film yapılalı yirmi yılı geçti. Şu anda içinde bulunduğumuz ekonomik
kriz bu alienlerin işi. Kan döken ve dünya çapında barışa izin vermeyenler de
onlar. O bahsini ettiğimiz ışın sayesinde foyalarını belli ölçüde gizlemeyi
başarıyor ve gerçeği çarpıtıyorlar. Işının acımasız hizmetkârları her yerdeler.
Ama Nada’ların sayısı da artmakta.
Bir gün ışın kesildiğinde Alien’lar maskesiz kalacak. Maskeleri besleyen
ışının kaynağı biziz. Mini Cable 54′ler hipnozla beynimize iliştirilmiş
durumda. Işın onların yenilebilir olduğunu düşündüğümüzde kendiliğinden
kesilecek.
Bu kadar basit!
Amsterdam - 2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder