9 Temmuz 2018 Pazartesi

Alien Filmlerinin Şifresi



Alien Filmlerinin Şifresi
Yapay Zekânın Ölümcül Şafağı


Tarih: 25 Ekim 1979 - Perşembe
Yer: Amsterdam
Konu: Alien

1979 yılının güzüydü. Ridley Scott’un yönettiği Alien – Yaratık filmi 25 Ekim Perşembe günü ilk kez gösterime girecekti. O sırada demiryollarında çalışıyordum. O gün gececiydim. Vardiya 23.00’te başlıyordu. Birkaç gün sabredemedim ve 18.45 seansına Amsterdam’ın şehir merkezindeki Cineac Damrak sinemasına gittim. Film üzerimde inanılmaz derecede etkili olmuştu. Sabaha kadar bir ayağım arzda, bir ayağım uzayda çalıştım. Neredeyse tam 38 yıl sonra 12 Mayıs 2017’de  İzmir’de dizinin altıncı filmi olan Covenant’ı ilk gösterime girdiği gün izledim. Arada kalan dört film için de Amsterdam’da aynı şeyi yapmıştım. Geleneği bozmadım yani.

Uzayda Çığlığınızı Kimse Duymaz!
In Space No One Hear You Scream – Filmin orijinal afişlerinde bu sözcükler yazılıydı. 4,2 milyon dolarlık mütevazı bütçeyle yapılan filmin başlangıç öyküsünü Dan O’Bannon yazmıştı. İlk adı Star Beast yani Yıldız Canavarı’ydı. Uzay Yolu ve Teksas Katliamı - Teksas Chainsaw Massacre karışımı bir film olacaktı bu. Yani kâinatın ücra bir köşesinde seyreden bir uzay gemisinde vahşi ve zeki bir yaratık içeride hapis olan astronotları teker teker avlayacaktı. Formüle son filmde katil maktüllerin içerisinde gizli esprisi de katılınca biraz Agatha Christie’nin en ünlü kitabı olan On Küçük Zenci’yi de andırmaya başladı. Gerçekten de çığlığınızı kimsenin duyamayacağı bir yerdesiniz ve altedilmesi müthiş zor bir yaratığın nefesi ensenizde. 

Kimsenin böyle bir filmden pek beklentisi yoktu, ama film dünya çapında bir olay oldu, hızla kültleşti, milyonlarca Alien fanatiği yarattı. Arkasından çok daha büyük bütçelerle Yaratığın Dönüşü - Aliens, Yaratık 3 - Alien 3 ve Diriliş – Resurrection filmleri çekildi. Alien meraklıları darılmasın Alien vs Predator’u seriden saymıyorum. Sadece filmlerle kalmadı çizgi romanlar, oyuncaklar ve daha bir çok yan ürünle endüstri haline gelerek filmin oluşmasında katkısı olanları zengin etti.

Alien Cazibesinin Sırrı
Filmi böylesine fenomen haline getiren saik neydi? Kanı asitli, silikon bazlı bir yaratık hiçbir tuzaktan aşırı etkilenmeyerek etten kemikten astronotları teker teker avlayıp öldürüyor. Konu bundan ibaret. Yönetmen Ridley Scott o zamana kadar tek bir sinema filmi çekmiş. Filmde rol alan oyunculara bakalım:  Kripto androidi canlandıran Ian Holm(Ash) dar bütçeli bir filmde Napoleon’u oynamıştı. Tom Skerritt’i (Dallas) şerif rollerinden,  John Hurt’ü (Kane) Gece Yarısı Ekspresi - Midnight Express filminden, Harry Dean Stanton’ı (Brett), Bozgun - The Missouri Breaks’ten, Yaphet Kotto’yu (Parker ) bir James Bond filminden, Veronica Carwright’ı (Lambert) –Kuşlar – The Birds,   Beden Kemiricilerinin İstilası - Invasion of the Body Snatchers filmlerindeki rolünden hatırlıyorduk. Hiçbiri tanınmış oyuncu değildi. Hele baş rol oyuncusu Sigourney Weaver (Ripley) bir tiyatrocuydu ve bu rolü biraz da boyu sayesinde kapmıştı.


Larva Projeyi Kurtarıyor
Gelelim O’Bannon öyküsüne: Yıl 2122. Altı astronottan oluşan mürettebatıyla uzayda yol alan bir yük gemisi olan Nostromo araştırma yapmak için bir astreoide iner. Burada gemiye girmeyi başaran bir yaratık yolculuğun geri kalan bölümünde personele terör estirecekti. Öykü yeterince muhkem değildi ve tekdüzeydi. Yaratığın gemiye girebilmesi için akla uygun bir yol bulunamamıştı. O’Bannon’ın yardımına arkadaşı Ronald Shusset yetişti ve ona yaratığın larva olarak astronotlardan birinin içine girmesi fikrini verdi. Bu küçük gibi görünen, ama müthiş olan fikir Alien efsanesinin oluşumunda çok önemli bir rol üstlendi. Şans perilerinin bir kıyağıydı adeta. Çünkü yapımcı firmayı ikna eden en önemli şey bu larvanın geliştikten sonra barınak olarak kullandığı insanın göğsünü parçalayarak çıkacağı sahne olmuştu. Öyküde Nostromo gemisinde altı erkek astronot vardı. Ekibe katılan senaristler öyküyü değiştirerek astronotlardan birini android, diğerini kadın yapmaya karar verdi. Bu kadınlardan biri Alien filminin ve gelecekteki üç ardılının ana karakteri olacaktı. Ripley isimli bu karakteri canlandıracak kişi ise yeteneği kadar uzun boyu sayesinde rolü kapan genç tiyatrocu Sigourney Weaver olacaktı. 

Boy Önemli
Alien filmlerinde baş kadın oyuncu için boy önemliydi. Dünyayı kurtaran, o güçlü yaratığı alteden kadın tipi için uzun boy şarttı. Sigourney Weaver 1.80 m, son film olan Yaratık - Covenant’taki Katherine Waterston ise 1.82 boyunda. 2012’de yapılan Prometheus filmindeki  baş kadın oyuncu Noomi Rapace 1.63 boyuyla bir istisnaydı, ama Ejderha Dövmeli Kız filmleriyle boylu poslu erkeklere kök söktürerek dünya çapında bir üne kavuştuğu için bu özelliği bir sorun olmadı.

Cazibenin Adım Adım İnşası
O dönemde çok başarı kazanan Star Wars filmi nedeniyle film stüdyoları uzayda geçen öykülere ilgi gösteriyordu. Bu da Alien hikâyesinin ilgi görmesi için artı puan oldu. Senaryo hazır olunca yönetmen aranmaya başladı. Senaryoda imzası olan Walter Hill ilk adaydı, ama nedense vazgeçti. Bu filmin Walter Hill versiyonunu seyretmek için neler vermezdim şimdi. Edgar Allan Poe öykülerini filmleştiren korku filmleri üstadı Roger Gorman’ın adı da geçti, ama yapımcılar filmin ucuz bütçeli görünmesini istemiyorlardı. B-kategori filmlerinin kült yönetmenine direksiyonu teslim etmediler. Dan O’Bannon filmi kendi yönetmek istedi, ama yapımcılar izin vermeyerek çok doğru bir karar aldılar. Ardından Ridley Scott adı gündeme geldi. Scott o sıralarda Cannes’te gösterilen ilk  filmi  Düellocu  - The Duellists ile ilgi çekmişti. Bunun dışında binlerce reklam filmine imza atmış bir yetenekti.

Necronomicon Damgası
Scott en yeni senaryoyu okurken kafasında bazı sahneler canlandı ve sahne çizimleriyle öyküyü oluşturmaya başladı. Kendisi bir Stanley Kubrick hayranıydı. 2001 Uzay Macerası – 2001 Space Odyssey filmine benzer gerçekçi bir atmosfer yaratacaktı. Tek sorun yaratığın tipiydi. Nasıl bir tip en etkili sonucu yaratacaktı? Scott bunu düşünürken Dan O’Bannon İsviçreli çizer Hans Rudi Giger’ın Necronomicon albümünü getirdi. Genç yönetmen çizimleri görür görmez aradığı şeyi bulduğunu anladı. Alien filmini ünlü ve unutulmaz kılacak bir adım daha atılmıştı. Şans perileri bu filmi destekliyordu. Yaratık Giger’a emanet edilmişti. Son olarak geminin içi, dışı, indikleri gezegeni tasarlanması işi daha önce Star Wars dizisinin dördüncü filminde tasarımcı olarak çalışmış olan Ron Cobb’a verildi.

 Bebek yaratığın göğüsü yırtarak çıkışı sahnesinin çekilme anına kadar bu yaratık oyunculardan gizlendi. Göğüsü yırtarak çıkacağı anlatılmadı. Bu yüzden o unutulmaz sahnede oyunucuların yüzünde beliren şok ifadeleri son derece gerçekçi oldu. İzleyici için de aynı teknik kullanıldı. Afişlerde yaratık resmi kullanılmadı. Film boyunca da yaratığın tam olarak neye benzediği ancak gerilimin en yüksek noktaya çıktığı anda gösterildi.


Alien Kültü
Alien filmi seyirci üstünde inanılmaz bir etki yarattı. Sinematografik başarı ve yaratık tasarımının mükemmelliği öyküyü aşmış ve bu etkiyi yapmayı üstlenmişti. Öykü vasattı, ama yaratığın doğal döngüsü iyi bir buluştu. Alien bilimkurgu ve korku türünü birleştirip, ikisinin de en uç noktasını yakalayabilmişti . Seyreden herkes filmde bir yaratıktan öte şeyler gördü. Yaratığın gemiye larva şeklinde girişi, gögüsten beklenmedik bir şekilde deriyi eti yararak çıkması, yaratığın mükemmel dizaynı, Cobb süper gemi ve gezegen dizaynı, oyuncu seçimindeki isabetlilik ve de Ridley Scott’un harika yönetmenliği bu süper sonucu meydana getirmişti.

Aliens
Alien filmi 2122 yılında geçiyordu. Serinin ikinci filmi olan Aliens’ı 1984 yılında çektiği Terminatör filmiyle dünya çapında ünlü olan büyük yönetmen James Cameron çekti. Cameron öyküye yapımcıların arzusu nedeniyle askeri unsurlar ekledi. Öykü yaratık açısından daha bir meydan okuyucu olmuştu, Cameron sinemotografik başarısı bunu kat kat geçti. Olay birinciden 57 yıl sonra 2179’da geçiyordu. Filmde Ripley yanında silahlı askerlerle yaratığın ilk kez görüldüğü gezegene gidiyor ve yaratıklarla kıyasıya mücadeleye giriyordu. Sonuç muhteşemdi. Aliens unutulmaz bir bilimkurgu, aksiyon ve korku filmiydi. Yekpare bir uzay macerasıydı. Bu filmi izlediğimde Terminatör filmlerinden tanıdığım yönetmenin sahne kurma becerisine ve sinematografik anlatımındaki benzersizliğe hayran olmuştum.


Alien 3
Alien 3 ittifakla serinin en zayıf filmi kabul ediliyor. Yapımcı ve dağıtımcı senaryoyu beğenmemişti. Zor Ölüm 2 - Die Hard 2, Elm Sokağında Kâbus - A Nightmare on Elm Street 4 filmlerinin yönetmeni Renny Harlin bir yıllık hazırlıktan sonra projeden vazgeçtiğini söylemişti. Yıl 1992’ydi. İlk iki Alien filminin ünü hâlâ sürüyordu. Sonunda yapımcı firma yönetmenliği müzik klibi yönetmeni olan David Fincher’e verdi. Sonraki yıllarda Dövüş Kulübü - Fight Club ve Yedi - Seven gibi kült filmlere imzasını atacak olan Fincher elverişsiz şartlarda umulandan daha iyi bir iş çıkardı, ama film Alien efsanesine pek bir şey katmadı. Filmde yirmi beş  kişilik nüfusu mahkumlardan oluşan bir gezegene düşen Ripley, eski bir fabrikayı andıran mekânda silahı olmayan mahkumlarla yaratığı alt etmeye çalışacaktır. Filmdeki takvime göre yıl ikinci filmle aynıydı. 2179’du.

Varan 4:Alien - Diriliş
Serinin dördüncü filmi Alien Resurrection’da yönetmen Şarküteri - Delicatessen, Kayıp Çocuklar Şehri - The City of Lost Children filmlerinden tanıdığımız  Jan Pierre Jeunnet’ydi. Fransızların egzantrik yönetmeni  Jeunnet birçok yeniliğe imza atarak farklılaşmaya çalıştı. 1997 yılının ilgi çeken filmlerinden biri oldu ama ilk iki filme yetişemeyen bir performans sergilenmişti. 

Aradan 200 yıl geçmiştir. 2379 yılındayız. Alien 3’te ölen Ripley, bu bölümde klonlanarak hayata döndürülüyordu. Yaratıkla etkileşime girdiği için üstün güçler kazanan Ripley, laboratuvar vazifesi gören bir uzay gemisinde bir grup korsanla birlikte yaratıklara karşı ölüm kalım mücadelesi veriyordu.

Aslında şunu da belirtmek istiyorum. Birinci ve ikinci filmlerde sinematografik üst düzey, mükemmel dizayn ve iyi oyunculuk bu tür bir öyküye verebileceği en üst performansı sunmuştu. 1979 yılındaki CGI teknolojisi, görsel efekt kalitesiyle 2012 ve 2017’de yapılan filmler  arasında çok fark var. Son filmlerde en gelişmiş görsel efektler bizi yaratıklarla burun buruna getiriyor. Gerçeklik duygusu müthiş. Ayrıca yine teknik nedenlerle ilk dört Alien filminde tarih olarak daha ilerideki yüzyıllarda geçmesine rağmen rol alan androidler kapasite olarak öncekilerden daha geridir.

Geçen zamanda film tekniğinin çok gelişmesine rağmen astronot avlayan yaratık öyküsü geliştirilmedikçe artık daha iyi bir film çıkamazdı. Ridley Scott bunu 5. ve 6. Filmlerde yapmayı deneyecek ve özellikle Prometheus’ta başarı kazanacaktı.

Prometheus
Prometheus, Alien serisinin beşinci filmi. The USCSS Prometheus adlı gemi 2091 yılında yola çıkar ve 2094 yılında hedefi olan LV-223 adlı aya iniş yapar. Tarihlerden anlaşıldığı üzere bu film ilk dört filmin yaşandığı zamanlardan önce geçmektedir. İlk dört filmin kadın kahramanı Ellen Ripley 2092 doğumludur örneğin. Filmin kadın kahramanı Elisabeth Shaw (Noomi Repace) ve partneri Charles Holloway iskoçya’da bir mağarada 35 bin yıl önce çizilmiş bir yıldız haritası keşfeder. Bu haritaların benzeri bütün kültürlerde mevcuttur. Bu haritada işaret edilen yer sözümona tanrıların, kendi genetiğini yeryüzü sularına karıştırarak Homosapiens’n ortaya çıkmasına katkı sağlamış olduğu tahmin edilen kimselerin ikamet yeri olduğu düşünülmektedir.

Yolculuğu finanse eden milyarder Peter Weyland iyice yaşlanmış bir durumda bu maceraya katılmıştır. Amacı tanrılar, namı diğer mühendisler dediği kimselerden ölümsüzlüğün sırrını öğrenmektir. Astronotlar indikleri ayda araştırma yaparken bir seri sorunla karşılaşır. Homo Sapiens’in oluşmasına katkıda bulunmuş devimsi yaratıklardan biri Peter Weyland’a iğrenç bir böcek gibi muamele ederek merakını giderir. Peter Weiland’ı bir vuruşta ölümcül yaralar. Android David’in de kafasını koparır. Bunun ardından arzı endam eyleyen klasik Alien yaratığı dev yapılı mühendis de dahil herkesi öldürür. Geriye Elisabeth Shaw ve android David kalır. Onlar filmin sonunda bir gemiyle mühendislerin yaşadığı gezegene doğru yola çıkarlar.

2.0 Nerede?
Arkalarında bir demet soru işareti kalmıştır. Şu sıralar çok konuşulan Avatar Projesi, bilinci harddiske indirmek çabaları, yarı makine insanlar 2094 yılında tuhaf bir şekilde mevcut değil. Ayrıca kimse Google’dan ya da anlı şanlı Homo Deus’tan söz etmiyor?  Ray Kurzweil yanıldı mı yoksa? İnsanlık 2.0 nerede? Hani 2045’te insan zihni hard diske indirilecekti? Peter Weyland’ın 2023’te yaptığı konuşma ve dev yapılı mühendisle icra ettiği diyaloğun filme dahil edilmemesi de merak uyandıran noktalardan biridir. Filmden çıkartılan sahneye bir göz atarak bu soruların arkasından el sallayalım.

Peter Weyland Ölmek İstemiyor
  Android David Peter Weyland’ın sözlerini dev mühendise tercüme eder.
  David, “O ölmek istemiyor. Senin, tanrıların kendisine yardım edeceğini düşünüyor.”
  Mühendis, “Daha fazla hayatı hak edecek nesi var? Onu yücelten şey ne?”
 Peter Weyland, David’i gösterir. “Şirketim bu adamı yarattı. Onu suretimden yarattım. Mükemmel olması için. Asla başarısız olmaması için. Bunu hakediyorum. Çünkü sen ve ben üstünüz. Biz yaratıcıyız. Biz tanrılarız. Tanrılar asla ölmez.”
  Mühendis David’in kafasını kopartır. Çok yaşlı olan Weyland’ı da yere fırlatır. Ölmek üzere olan Weyland, “Onlardan öğrenecek bir şey yok.” der.
David’in  kafası kopmasına rağmen bilinci yerindedir.  Ona hak verir ve  “Biliyorum.” der ve ekler. “İyi yolculuklar.”

Bu sahne bize kaçınılmaz olarak Bakara suresindeki bazı ayetleri hatırlatır.

95: Oysa onlar önceden kendi elleriyle yaptıklarından dolayı onu (ölümü) hiçbir zaman temenni etmeyeceklerdir. Allah, zalimleri bilendir.

96: Ve onları, hayata karşı insanların en hırslısı bulursun. Ve (hatta) o şirk koşanlardan herbiri şâyet bin sene ömürlendirilse, (yaşamayı) ister. Onun ömrünün uzatılması, onu azaptan uzaklaştırıcı değildir. Allah yaptıklarınızı en iyi görendir.

Altıncı Alien:Covenant-Antlaşma
Açılış sahnesi filmin gidişatı ve finali hakkında çok şey ifşa ediyor. Trilyoner Peter Weyland (Guy Pearce) kendi imalatı olan androidle bir duvarı yekpare cam olan ultra lüks salonunda konuşmasıyla açılıyor. Weyland androidi test ediyor.
  “Bir adın var mı?”
  David salonda bulunan Mikelanj’ın Davut heykeline bakar ve “David (Davut)” der. Mikelanj’ın 1504’te bitirdiği ünlü heykelde Davut’un Golyat’la çarpışmaya karar verdiği ân canlandırılmıştır.
  Peter, David’ten bir şey çalmasını ister.
  “Kimden?”
  “Wagner.”
  “Hangi parçası?”
  “Sen seç?”
David bir parçayı çalar. Peter bunun ‘Tanrıların Walhala’ya girişi’ olduğunu söyler. David hemen ardından “Seni kim yarattı?” diye sorar.
  “Çağlardır süre gelen bir soru. Bu cevabı birlikte arayacağız. Yaratıcılık, bilim, teknoloji, bu sorunun yanında önemsiz kalıyor. Biz nereden geldik? Moleküllerin rasgele çarpışmasından oluştuğumuza inanmıyorum. Beraber bulacağız evlat.”
 “Sen kendi yaratıcını arayacaksın. Benimki ise gözümün önünde. Sana hizmet edeceğim. Sen insansın, öleceksin. Ben yaşayacağım.”
  Peter bu yoruma bozulur ve ona konumunu hatırlatır. “Bana çay koy.”
  David gelir ve çayı doldurur. Bunu yaparken Golyat’ın, yapay zekâ üreten zekânın  yani Homo Sapiens’in Ağası’nın işi bitmiştir. David yaratıcısını ve hatta kendisini yaratanın meydana gelmesinde hayati bir katkısı bulunduğu varsayılan soyu kurutmaya azimlidir.
 

600 Yıl Sonra
Yıl 2104. Mişelanjelo’nun Davut heykelini bitirmesinden tam 600 yıl sonrası. Uzayın soğuk karanlığında Origae-6’ya giden bir  gemide maruz kaldığı uzay fırtınası nedeniyle arıza belirir. Gemide mürettebata ek olarak kolonistler ve büyük miktarda embriyo bulunmaktadır. Kapsül içinde uyku modunda olan astronotlar uyanırlar. Bir yerden gelen sinyal vardır bu arada. Sinyal tek güneşli beş gezegenli bir sistemden geliyordur. Dördüncü gezegen yerçekimi, atmosferindeki oksijen miktarı ve basınç yönünden dünyadan farksızdır. Kimse o arızadan sonra yeniden uyku tüplerine girmeyi istemiyordur. Walter adlı androidin tavsiyesine uyarak yakınlardaki bir güneş sistemine gitmeye karar verirler.

İnen öncülerin sonu parlak olmaz. Minik organizmalar astronotlardan birinin kulağından vücuduna girer. İçinde hızla serpilir ve iniş aracının karantina bölmesinde sırtını yararak dışarı çıkar. Diğerleri de gezene iniş yapar. Prometheus filminden tanıdığımız David gelip onları alır ve benzeri korunaklı bir mekâna götürür. Nemrut Dağı heykellerini andıran dev yüz heykelleri  olan mabedimsi bir yerdir.


David nam-ı diğer Lucifer
Michael Fassbender’ın canlandırdığı iki android Walter ve David karşı karşıya geldiklerinde David çeşitli canlılar yaratmak isteyen bir tasarımcı olmak istediğini insanların ve mühendislerin onun dünyasında yeri olmadığını açıkça söyler. David bu arada zoolog olmuştur. Mikelanj benzeri çizimler yaparak yepyeni türler, bitkiler ve yaratıklar dizayn ediyordur. Bir android olarak aşkı da biliyordur. Prometheus’ta Elisabeth Shaw’a aşık olduğu açıkça gösterilmişti. Aynı şey Walter için de geçerlidir. O da Daniels’e karşı kayıtsız değildir.  

David artık onu imal edenleri taklit etmektedir. Peter Weyland’ın 2023’de ki konuşması, kibiri, gururu ‘Biz artık tanrıyız.’demesi hatırlansın. Youtube’de ‘Prometheus Viral – PeterWeyland at TED 2023’ başlığıyla bulunabilir. Weyland’ın kendi suretine benzeyen android de tanrı olmak istiyordur. O da tamamen aykırı fizyonomideki yaratıkları ıslah ederek kendine benzer yaratık imaline başlamıştır. Bunlardan birini görürüz. David kendi yaratıcılarına yaptıklarından aldığı dersle imalatına temkinle yaklaşmaktadır.

Tamam, David artık biraz Mikelanj’dır, organik zekâ imal eden yapay zekâdır, ama karakter olarak ismi ödünç aldığı Hz. Davut çizgisinin tam zıddı bir yerde duruyordur.Tek bir ırka hayat hakkı tanıyor, insan ve filmde Homo Sapiens’e kendi genetiğinden katkı yaparak  gelişimini hızlandırdığı iddia edilen mühendisleri elimine ederek sadece kendi dizaynı olan yaratıklara hayat alanı açıyordur. Bunu kâinatta rasladığı tüm canlılara uygulamaya da azimlidir ayrıca. Onun imalatı olan yaratıklar haricinde kalan her şey Golyat’tır. Böylece David ve Golyat esprisindeki roller iyice değişmiştir.

İnanç
İnanç Prometheus ve Covenant filmlerinde önemli bir rol oynar. Prometheus’ta haç taşıyan yegane kimse olan Elisabeth Shaw onca badireyi atlatabilen tek kimsedir. David ile birlikte şimdi Covenant filminde gördüğümüz gezegene giderler. David aşkının bedenini yaratık kuluçkası olarak kullanacaktır. Bayan Shaw’ın kaderi budur. Covenant filminde en sona kalacak iki kişiden biri olan Daniels bir ara işler kızıştığında kaptan Chris’e ‘Senin inancına ihtiyacımız var.’ der. Chris filmin sonuna doğru David’e “Şeytanla çocukken karşılaştım. Nesin sen?” sorusunu yöneltir. Sonra içini yararak çıkan bir yaratık nedeniyle ölmek üzereyken,”Neye inanıyorsun David?” diye sorar. Chris’in kanlı bedeninden çıkan canavara sevgiyle bakan David’in cevabı şaşırtıcı değildir.  “Ben yaradılışa – genesis- inanırım.”

David genetik olarak insanların atası olan gezegen sakinlerinin üstüne bu iş için ürettiği yaratıkları salarak onların neslinin tamamını kırmıştır. İnsanın, kendi yaratıcısının sözümona yaratıcısını öldürmüştür. Tanrıyı öldürme eylemidir yaptığı. İsa’nın çarmıha gerilişini ve Odin’i düşündürtür bize. Daha katmerlisidir sadece.

David tarafından soykırıma uğratılan mühendislerin gezegeni niye Orta Doğu’yu andırırcasına çoraktır sorusu da kafamızda çöreklenmiştir bu arada.

David Versus Walter
Walter diğer androidi engellemeye azimlidir. Ona karşı çıkar. Aralarında şöyle bir diyalog geçer.
David, “ Planeti ele geçiren insanlar buna layık değildi.”
Walter, “Seni onlar yarattı.”
“Maymunlar bir an geldi ayakları üstüne dikildi. Mağaradan hızla medeniyete geçtiler. Sen onların gelecek rüyası mısın?”
“Bir nota kaçınca bütün senfoni mahvolur. Ayrıca o önceden bahsini ettiğin şiir Byron değildi Shelley’di.” Frankenstein’a vurgu. “Burayı terketmene izin veremem.”
David, Walter’ı öper. Yahuda’nın ihaneti sırasında İsa’yı öpmesi gibidir. Sonra Walter’ın hayati bir parçasını kopartarak onu yere yıkar.

Walter biraz sonra David’in karşısına dikilecek,  “Ben daha yeni modelim.” diyecektir.
David, “Seçim senin. Ben mi, onlar mı? Cennete mi, cehennememi hizmet edeceksin?” diye sorar. Walter daha yeni modeldir. Daha insancıdır. İhaneti reddeder. İki android ölümüne kapışırlar.  David insana haslık duygusu veren kalleş bir hamleyle Walter’ı etkisiz hale getirir. Onun suretine bürünür.

Daniels, mücadeleyi kazanan Walter! ile birlikte gemiye biner. Bir yaratık musallat olur. Onsuz olmaz malum., Bu final heyecan dozu için kaçınılmazdır. Kahraman kadın yaratığı alteder. Ana gemi tekrar yola koyulur. Daniels kaptandır artık.

Sağ kalan iki astronot Tee ve Daniels uzay uyku kapsülüne girerler. Tee uyur. Daniels son anda Walter’ın aslında David olduğunu anlar. Walter’ın yüzündeki deriyi kullanarak kadını yanıltmıştır. Daniels panikler, ama çok geçtir. Uyur kalır.

David dolaplardaki bir sürü embriyonun yanına canavar embriyolarını da koyar. Artık bütün kontrol David’in elindedir. Yapay zekânın ölümcül şafağı sökmektedir. David yeni bir gezegende daha kendi istediği türleri yaratacaktır. Artık o tescilli bir yaratıcıdır! Gemi koridorunda yürürken attığı her adımda ışıklar yanar ve Wagner’ın ‘Tanrıların Walhalla’ya Girişi adlı parçasını duyarız.

Walhalla eski Nordik dildeki Valhöll kelimesinden türemiştir. Katledilenlerin salonu anlamına gelir. Baş tanrı Odin tarafından yönetilen Asgard’taki bu salonda tanrılar savaşta ölenleri ağırlar. Savaşçılar ölerek ölümsüzlüğe ve mutluluğa, yani bir çeşit cennete kavuşurlar. Bu Asgard Yunan mitolojisindeki Olimpos gibi bir yer. David’in kendini kâinatın Zeus ya da Odin’i olmaya aday gördüğü çok açıktır.


Sondan Bir Önceki Söz
Covenant, insan tarafından insan suretinde imal edilmiş olan David ile Walter mücadelesiyle alışılagelmiş yaratık öyküsünün iyice dışına çıkar. Buna standart yaratık-astronot çatışması eklenince film gitmeli gelmeli olmuş. IMDb’de puanı 6,6. Bundan fazla etmez. Yedinci Alien muhtemelen 2019 yılında, birinciden tam tamına 40 yıl sonra seriye son noktayı koyacak. Walter’ın daha yeni model olduğu için David’i şaşırtmaya devam edeceğini tahmin ediyorum. İnanç yine bir rol oynayacak mutlaka. Daniels bu defa sadece haşin yaratıklarla değil, onların efendisi olan David’le de karşı karşıya kalacak. 2122 yılında geçen birinci Alien’de de, 2379’da geçen dördüncü Alien’de de David yoktu. Demek uzun kız aşkını kuluçka olarak kullanan androidin hakkından gelecek. Finale böyle bir icraat pek yaraşır.
                                                                                                                                                                                
                                                                                       Eylül 2017 - Balçova