BALONLU VADİ
Sabahın
ilk ışıkları modernitenin en ihtişamlı göğünü aydınlatırken Balonlu Vadi bir
anda ayaklarımın altında beliriverdi. Bu muhteşem yapıyı böylesine yakından
görmek her zamanki gibi yüreğimde bir sıkıntı yarattı. Boşayaşanmışlık ve geridönüşsüzlük
duygularım depreşti.
Balonlu
Vadi, sıradan bir dağın denize doğru ilerlerken çatallanan ve giderek alçalarak
yok olan kısmına verilen isim. Dünyaca çok ünlü bir yer. Yedi yüz metre boyunda
en derin yeri iki yüz elli dört metre olan vadinin birbirine bakan iki yüzünde
bin beş yüz kadar heykel var. Üç metre yüksekliğindeki bu yüzlerin kesin sayısı
belirsiz. Çünkü bazıları görünürde nedensiz kendi kendine yıkılıyor, ufalanıyor
ve sonra zaman içinde yeniden yapılanıyor. Bunlar bin iki yüzün altına inmiyor,
bin sekiz yüzü de geçmiyor. Bu nedenle toplam sayıları ortalama bir rakamla telaffuz
ediliyor.
Başımın
üstünde sayısı asla kesin bilinmeyen bir balon göğü bulunuyor. Genellikle
pastel renkli, ağır başlı gri olan balonların çeşitliliği başdöndürücü. Zeplinler,
meteoroloji balonları
turistik
balonlar, tırtıl boğumlu balonlar, kalpli balonlar, tavşan balonlar, nazar
boncuklu balonlar, sedefli metalik balonlar... Küme küme, hevenk hevenk, öbek
öbek balonlar… Happy Balloons, Gamlı Balonlar ve Depresif balonlar. Cesametleri
de çok farklı. Neredeyse bir futbol sahası büyüklüğünde olanları, kruvazör gibi
salınanları var. En küçükleri de bir çöp konteynırı kadar. Küçükler alçakta,
büyükler daha yüksekte salınıyor. Yükseklik otuz metreyle altı yüz metre
arasında değişiyor.
İnsanoğlu
mağaradan çıktığından beri boş gökyüzü görmemiştir. Mağaradayken gölgelerini
gördüğü şeylere model duran balonları hemen bağrına basmıştır. ‘Bu balonları
görüyorum o halde varım.’ ‘Var olduğum için bu balonları görebiliyorum.’
Birbirini tamamlayan iki çıkarsama gibi algılanırken, bir üçüncüyle; ‘Balonlar
olmasa olmazdık’ fikriyle çelişkili bulunmuyor.
Bulunduğum
noktadan aşağıya vadinin en derin kısmına inen merdivenler var. Oradan alışık
adımlarla en aşağıya indim. İki yanımda taş yüzler denize doğru uzanıyor. Tam
tepemde Hümanizm, Demokrasi, Yeni Dünya Düzeni ve Evrensel hukuk balonları
duruyor. Gri metalik boyalı zeplin formundalar. Yarım kilometre yukarıdan bile
heybetli görünümleri var. Evrensel Hukuk’un hemen yanında Batı tezgâhından
çıkma Ilımlı İslam balonu duruyor. Hilal biçimi verilmeye çalışılmış, ama
zamanla deforme olduğu için balığa benzetilmeye çalışılmış bir krouvasanı
andırıyor. Bu balonlar sürekli bakım altında olmasına rağmen görünüşleri bayağı
perişan. Formları bozulmuş, yamalarla yüzeyleri çiçek bozuğu gibi olmuş
durumda. Her taraflarından ipler, teller, kablolar sarkıyor.
Metafiziksiz
evrensellik balonu en hacimli olanı. Elipsoid formunda. Yaşı tartışmalı, ama 150
diyenler baskın. 1009 kez yamanmış. Yaptığı helyum masrafı müthiş. Bu balon
Yeni Dünya Düzeni için çok önemli. Masraftan kaçınmıyorlar.
Bazı
münafıkların İngiliz tarikatı dedikleri Kemalizm balonu darbeci ruh ve vesayet
gaz kestikçe çok hırpalandı, ama iç ve dış bakımcılar harıl harıl tamiratla
meşguller. Köln’deki Dom Kilisesi gibi her an bir yeri patlıyor,
sökülüyor. Üç vardiya tamirci ekibi hazır bekletiliyor bu nedenle. Bu eski
Türkiye anlayışının en gözde balonu hâlâ havada. Sayısız yama, dikiş, gaz
yenileme, yapıştırma işleminden geçti. Çıplak gözle dahi görülebiliyor. K, E ve
L harfleri iyice silinmiş altında İ,S ve T biraz dikkatli bakınca
seçilebiliyor. Yine de bu manzaradan huşu duyanların sayısı azımsanmayacak
miktarda kalmaya devam ediyor. Bu hummalı algı yönetimi çalışması diğer balonlara
da yapılıyor.
Her ülkenin balonlu vadisi
var. Türkiye göğünün dünyadaki en renkli ve çeşidi bol balon göğü şeklinde bir
namı var. Türkiye dünyada rakipsiz bir numara. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişte
bazı balonlar devralınmış ve yanına yenileri eklenmişti. Bu eklemedeki şehvet,
gayret, fütursuzluk, cehalet ve teseffüh etmişlik bunu öğrenenlerde hâlâ şok
yaratmaya devam ediyor. Trajik başarı diyenler çoğunlukta. Küresel ölçekte aydınlar
arasında ittifakla kabul ediliyor. Toplum mühendisliğinin,
oryantalistleştirilmişliğin şaikası deniyor. Müesses Dünya Düzeni’nin diğer
göklerdeki payları da az buz değildir, ama Türkiye anlam göğü baş eserleridir. En haşmetli balon müzesi diğer
yandan. Sanal bir müze. E- Turistik cazibesi büyük. Ünlü bir tarihçinin ‘Churchill’in en büyük
mirası Türkiye göğünün bu monadik zihinle kurulmuş muhteşemliğidir’ demesi
kibrin yanısıra bence adil bir beyandır.
İçerde bu konulara değinenlere
yakın zamana kadar zorba yaptırımlar uygulanırdı. Bunun yanısıra küçümseme,
alay etme, görmezden gelme, yok sayma cinsinden yıldırtıcı teknikler uygulanıyordu.
Zaman değişti. Şu anda balonlu vadinin kurucu ve yaşatıcı aydınları haricindeki
entelejansiya asıl gerçeği görüyor, yılmıyor, karşı çıkıyor, bunu küresel bir
model şeklinde sunmak için çabalıyor.
Dikili Prestij Taşı
Bu vadinin yapılmasında emeği
geçenler için dikilmiş bir taş var. Vadinin denize yaklaşıp bittiği yere
dikilmiş. İstanbul’daki Dikili Taş benzeri, ama dört katı büyüğü. Üzerinde
hiçbir işleme, sembol ya da motif yok. Göğün zengin ve yüklü görünümü nedeniyle
bu gereksiz. Dikili taşın anlamı göğün kendisi. Taş sadece orayı işaret eden
bir parmak gibi.
Bazılarının istihza ve
küçümsemeyle Çıfıt Ufku Dikeltisi dediği bu dikili taşa Gurur Taşı, Dikili Prestij
Taşı deniyor. Bu sonuncusunu hakkaniyetli buluyorum. Modernitenin zafer
anıtıdır. Böyle bir sonucu alabilmek için üstün bir akıl, inanç, inat, plan, para
ve gayret gerekiyordu. Bunca zamandır balonların helyumunu kimin temin ettiğini
araştırmak bile tek başına öğretici, zihin açıcı etki yapabilir.
Eski Ahit dünya üzerinde
tümüyle yok olsa, zihinlerden de bilgisi silinse, Türkiye göğünden hareketle
harfi harfine tekrar yazılabilirdi diyenler var. Bana abartma gibi geliyor, ama
gerçek payını da görebiliyorum tabii. Buna karşı çıkanlar ‘böyle bir şey asla
olamaz’ şeklinde bir tavır sergilemiyor, Almanya, İngiltere, Hollanda, İspanya
ve Fransa göklerinin de bu yazıma pekâlâ temel ve başlangıç alınabileceğini
iddia ediyorlar. ‘ABD göğü, Amerikan Dolarının hermetik bir türevidir’ şeklinde
bir sözle okyanus ötesinden de şevkli bir iddia yükseliyor.
Balon Fermanı
Vadidedeki sınırlı gökyüzü
erişime açık değil. Balon envanteri sıkı bir denetimde. Serbest girişime izin
yok. Göğe lisanssız balon salınamıyor. Lisans işi çok netameli. Bazen minik bir
balon salmak için yıllarca beklemek gerekiyor. Salınan balonların bakımı çok
masraflı. Gökyüzünde balon barındırmak kolay bir iş değil açıkçası.
Lisanssız girişimler vesayetin
dişleri tamken şiddetle karşılık buluyordu. Modernitenin Türkiye’ye özel olarak
tahsis ettiği balonlu gökyüzü hakkında eleştiri yapmak, söylemek ve yazmak
cezaya tabiydi. Hapis, para cezası, işsiz, aşsız bırakma şeklinde müeyyideleri
vardı. Balon eleştirileri yazarları dokuz köyden kovuluyordu. Dokunulmazlığı
olan bir alandı. Artık eskisi gibi değil. Hınçları baki, ama mazideki güçleri
yok. İplikleri pazara çıktı.
Bugünlerde lisanssız, ucuz,
kısa süreli balon girişimleri tonla. Bunlara kurulu düzen tarafından Taciz
Balonları dense de halk arasındaki ismi Hür Balonlar. Bu yakınlarda üstad
şairin ünlü şiirinden iki mısranın yazılı olduğu uçan pankart tipli bir yöntemle
göğe yükseltildi.
Ah, küçük hokkabazlık, sefil aynalı dolap;
Bir şapka, bir eldiven, bir maymun ve inkilap.
Uçan pankartlar on metreye iki
metre ebatlarında vinilden yapılmış hava yastıklı bir pankart. Renkleri genelde
lacivert olduğu için beyaz harfler kullanılıyor. İki küçük balon yardımıyla
yükseltilen bu afişler eskiden yere iple sabitleniyordu. Bu pek pratik bir şey
değildi. İp kopunca uçup gidiyordu. Şimdilerde mini motorlu balonlarla belli
bir irtifada tutulabiliyor.
Bu balon için daha önce hiç
denenmemiş bir yer, göreceli bakir bir koordinat hedeflenmişti. No Pasaran ile
Rapor 46 Balonlar’ı arasındaki boşluk uygun bulunmuştu. Yerden seksen metre kadar yukarıda olduğu
için şiir yakınlaştırmadan okunamıyordu, ama sosyal medyada ‘falanca balonumuz
yerini aldı’ şeklinde tanıtımı yapılıyordu. Bu etkili oluyordu. Neyse bu balon tahmin edilenden çok az asılı
kaldı ve uzayın derinliklerine doğru emildi gitti. Daha önceki tecrübeleri
doğrulayan bir şeydi bu. Modernitenin bize tahsis ettiği alanda sadece kendi
fabrike doğrularına barınma alanı var.
Buna en iyi örnek genelde
Vesayet Kümülüsü denilen ceberrüt kenetlenmelere, kem hevenkleşmelere ses
çıkartılmamasıdır. Üstün Akıl Işıltısı, Faiz Lobisi Gaybubeti, Paralel Gladyo Gölgesi, Gayri Milli Medya
Komedyası, Ilımlı İslam Hidayeti balonları bir araya gelip bir balon cephesi
kurabiliyor. Bunlara yukarıda adını saydığım bir sürü balon da katıldığı için
dev bir yapı oluşturuyorlar.
Dejenere muhafazakârların
halleri malum. Bir kısmı muvazı örgütlenmelerde, balon üfürücülüğü yaptı. Zıtları
gibi lanse edilen herkesle işbirliği yaparak tektip ahlaksızlık sergiliyorlar. Bu
yoldan gidenler dinlerini, ülkülerini ve gelecek vizyonlarını yitirerek bedbaht
oldular. Balonları havada, taş yüzlü aydınları vadide.
Neyse ki, şartlar artık eskisi
gibi değil. Alan
Anomalisi denen bölgeler var. Burada göğü parsellemiş olan takımın borusu eskisi
gibi ötmüyor. Vesayet Kümülüsü ne kadar
gayret ve şevkle tek parça durmaya çabalasa da ana gövdede ayrıklar, kopmalar
oluyor ve arkada hilal olanca haşmetiyle ışıyor.
Balon
Lotosu
Göğü
dolduran balonların bir anda çöküşü şeklinde sayısız kehanet mevcuttur. Yükselen
şeylerin düşebileceği fikri çok kelime türetiyor. Bu aykırılığın, hatta
kavranamazlığın cazibesi müthiş. Distopik ilhamları harekete geçiriyor.
Kehanetlerin yanı sıra bahislerin, buradan hareketle bir çeşit kumarın, lotonun
ortaya çıkması kaçınılmazdı. Nitekim öyle oldu.
Bahisler gırla gidiyor. Sona
kalacak 10 balon listesi. Armageddon balonu birçok listede en üst sırada
durmaya devam ediyor. En sona kalacak balon için büyük ödül var. Düşen balon
bahisleri haliyle ilegal. El altından sürüyor. İlk düşecek büyük balon
tahminleri zamanla değişiyor. Konjonktürel çalkantılar listeleri etkiliyor.
Sovyetlerin yıkılmasından
sonra derecelenmeler değişti. Sapır sapır yere dökülen, güç bela müzelik
etiketiyle yükseltilen, az da olsa hâlâ taraftar çekebilen Maoizm, Stalinizm,
Troçkizm balonları zamanında liste başıydılar. Şimdilerde Vahşi Kapitalizm,
Neo-Liberalizm, Metafiziksiz Evrensellik balonları da zaman zaman liste
başlarını görmeye başladı. Hümanizm, Liberal Kutuplaştırma ve Kemalizm Balonu ise
ilk 10’dan hiç eksik olmuyor.
Listelerde şaşırtıcı yenilenmeler
oluyor. Yeni Dünya Düzeni balonu bugünlerde listelerde alt taraflarda da olsa
yer almaya başladı. Bir ara şuralarda büstü olan bir yazardan ilhamla göğe
salınmış ‘Yunanistan Kadar Bile Olamıyoruz’ balonu artık listelerde yer
almıyor. Düşmüş, kalkmaz kabul ediliyor. Oysa komşu ülkenin başbakanı ziyarete
geldiğinde ona teleskopla gaz tenekesi kadar küçülmüş, pörsümüş ama hâlâ havada
duran balonu gösterdiler. Misafir başbakanın gözyaşlarını tutamadığı haberlere
çıktı. Muhalif medya bunu başbakanın gözüne toz kaçtı şeklinde çarpıtsa da
Düşen Balon Listeleri istatistik gerçekleri söylemeye devam ediyor.
Balon lotosundan para kazanmak
için balonların fiziki çöküşünün gerçekleşmesi gerekmiyor. Listeleri doğru
tahmin edenler paraları bölüşüyor. Örneğin geçenlerde test için 20 liralık loto
oynadım, 80 lira kazandım. Listelerin medyadan ve konjonktürden etkilendiğini söylemiştim.
Düşen Balon listesindeki elli küsur
başlıktan onunu işaretledim. Muasır Medeniyet Ferahlığı, İkinci Cumhuriyet, Verkurtulizm,
Anarko Sol Kurtuluşu, En Hakiki Mürşit
İlimdir, Yurtta Sulh Cihanda Sulh, İlke ve İnkilap Cenneti, Hümanizm, IMF
Velinimettir, Cami ile Kışla Arasında ve Asgari Müştereksizliği Ayarlama
Enstitüsü balonlarını işaretlemiştim. 20 lirayla en çok 100 lira kazanılabildiği
düşünülürse tahminlerimdeki isabet hiç de fena değildi.
Taş Yüzlü Enteller
Taş yüzlü suretler, eski
düzenin, çürümekte olan statükonun entelleri, balonları havada tutan aslında
bunların zihinsel gayretleri. Tamam, helyum yurt dışından geliyor, ama
esas kaldırıcı güç bu entellerin eseri. Onlar olmasaYeni Dünya Düzeni’nin
balonları gökyüzünde tutunamaz.
Bazıları
hemen tanınıyor. Mesela şu hemen sağımda biraz uzansam burnuna dokunabileceğim
heykel ünlü bir köşe yazarına ait. Henüz sağ. Düşen balon listelerindeki
balonların az bilinen hikmetleri üzerine yazmaya devam ediyor. Sık sık ‘Sonu
Menderes Gibi Olacak’ demesine rağmen okuru ve inandırıcılık gücü giderek
azalıyor. Bunun bilmenin hırçınlığıyla kabalaşarak ses getirmesini umduğu sövgülere
bel bağlamış durumda. ‘411 El Kaosa Kalktı.’ ‘Bölgeye duble yollarla şiddet
götürülmek isteniyor’, ‘Demokrasi olmadan çözüm olmaz.’ mealli fikir üreten yazarlar
da aynı durumda. Zamanın ruhundan nasipsizliğin verdiği hırçınlığı
sergiliyorlar.
İşledikleri
kabahat ayyuka çıkınca yurt dışına kaçan medya mensuplarından en tanınmış
olanın sureti burada. Sağ yanağında sarı bir damga var. Üzerinde ‘yeri mahfuz’
yazıyor. Yani bedeni sınır dışında olsa da niyetiyle göğe katkısı sürüyor. Onun
hemen yanında bu yakınlarda ispiyonajla suçlanan gazetecinin sureti duruyor.
Sağ yanağında küçük bir sarı leke var. Damga değil. Damga renginde ama. Buradan
bu kimsenin yakında kaçacağı sonucunu mu çıkarmalıyım, kestiremedim. Belki
sadece niyetinin rengidir o leke.
Çöken
balonlar helyumla şişirilip yükseltiliyor. Buna teknik terimle ascending diyorlar. Kutsal bir yükselme addediliyor
yani. İtibar kaybına karşı cansiparane çabalıyorlar. Varlık nedenleri çünkü. İşleri
zor. İtibar yitimi müthiş. Öngörülenin çok üstünde.
Medya
mensupları, akademisyenler, yazarlar, çizerler, sinemacılar, mizahçılar,
sanatçılardan bu işe hevesli, aklı celbedilmiş olanların belli başlılarının taş
suretleri bu vadide. Çoğu sağ ve belli bir popülariteye sahip. Ölenlerin
suretleri namları sürdüğü sürece yerinde kalıyor. Çünkü balonları havada tutan sistemin
bundan başka bir şeye ihtiyacı yok. Nefes alıp verme, yellenme ve esneme gibi
ayrıntılarla ilgilenmiyor.
Bu
taş suretlerin arasında gezinmenin meraklısı değilim. Nefsi terbiye edici
buluyorum o kadar. Burada sadece balonları havada
tutan heves yok. Zıt duygular da gani. Örneğin şu Duvara Bişey filminin
yönetmeninin yüzündeki ifade kalbimi yırtıyor. Bir yanı pişman. Çok pişman
hatta. Yaptığı o filmle ünlü Entegrasyon Balonu’na ne denli yükselme gücü
verdiğini artık biliyor. Aldığı onca övgü ve ödüle rağmen yüzünden okuyorum. Gittiği
yoldan dönecek gücü bulamamanın acziyle kıvranıyor. Bu taş yüzlere baka baka
bir hassasiyet kazandım. Ruh karmaşalarını hissediyorum. Empati duyuyor ve
kardeşlerim için dua ediyorum.
Entegrasyon Balonu
doksanlardaki ve ikibinlerin ilk on yılındaki itibarına sahip değil. Millet
uyandı. Eskiden ‘Köylüler, taşralılar gitti bizi Avrupa’da rezil etti’
diyen OM’ların, yani Oryantalist Müptezeller’in
sesi eskisi kadar duyulmuyor. Artık seksenler, doksanlarda değiliz. İşin aslı
artık belli. Entegrasyon Balonu bakımsızlıktan irtifa kaybetmeye başladı. Geleneğin
yerine moderniteyi ikame etme icraatı geçmişteki başarısına rağmen eskisi kadar
şak şak almıyor. Onunla yan yana duran İslamofobi Balonuysa süper güçlerin
gizli servislerinin kurup, kullandığı DAEŞ, El Kaide, Boko Haram cinsinden
terör örgütleri ve bunların destekçileri sayesinde eski seviyesini koruyor.
Porselen Yazarlar
Beni en çok etkileyen bölüm
Porselen Yazarlar. Onlar zamanında kendilerine çeşitli sıfatlar uygun
görmüşlerdi. Hiçbiri tedavülde değil artık. Bunların en önde gelenleri, sadece
en iyileri değil, isimleri en çok geçenleri yüz küsur sayıda taş suretle kıyıya
yakın bölümde karşılıklı yer alıyorlar. Taş suretlerin yüzleri ince bir
porselen tabakasıyla kaplanmış gibi pürüzsüz olduğu için bu adın verildiği
söyleniyor. Muhalifler bunlar için Proje Yazarları deyimini kullanıyor. Bu da
epey revaçta.
‘Başörtüsü gericiliktir’
sözüyle ünlenmiş bir kadın yazarımızın sureti, ‘Ben rakımı Boğaz’a karşı içmek
istiyorum’ diyen o malum yazarla yan yana. Bunlar ve benzerleri balonlu göğün altındaki
en gayretli balon üfürücüler. Bu kimselerin bilinçleri yerindedir. Burada
heykelleri olanlar ne yaptığının farkında olanlardır. Bilinçsiz kuklalara taş
suret tahsis edilmez. Çünkü hesaplı kitaplı iradeyle beslenen niyet çok güçlü
bir yükselticidir.
Batı’nın Türkiye’den
moderniteye alternatif, oradan türeyerek aşanı da dâhil olmak üzere bir model
talebi olmadı. Bunu asla istemez. Tıpatıp kendi kesilmemizi de istemez.
Kadromuz varyant şeklindedir. Bundan kasıt Türkiyeli felsefecilerin,
düşünürlerin, yazarların ve sinemacıların modernizme geçişlilik kazandıran,
ömrünü uzatan, hayat öpücüğü veren eserler vermeleridir. Bir uşağın ara sıra
efendisinin taklidini yapması kabilinden hani. Ayrıca eleştiriye hiç tahammülü
yoktur. Hemen küsüp o zatı yoğa yazar.
Yurt dışından ödül ve övgü
alan yazarlarımızın eserlerine bakarsak bunu hemen görürüz. Oryantalizm
parfümlü, bize has Batı gözlüğüne sahip, yerli malzemeye Batı bakışıyla
geçişlenme izafe eden, New Age’e islamik-mistik posa kabilinden malzeme sunulması,
mutant bir aşk, yani kiraz yerine çekirdeğinin çiğnendiği romanları görürüz.
Posmodernizme mukavet edilemezliğin kabul ve ısrar metinleridir bazıları.
Mor Külah
Bu alanda en uygun eserleri
verenlerin suretlerinde mor külahlar bulunuyor. Yabancı dilde türkiş
turistik-mana romanı yazarının külahı en uzun olanı. Ülkesinde ecnebileşmiş,
kültüre turistleşmişlere de huşu hizmeti veriyor. Kendinin en has proje
olduğunu her an belli ediyor. Böylelikle en büyük Batı ödüllerini fazlasıyla
hak ediyor, ama vermeyebilirler. Bu külahla yetinmek zorunda kalabilir. Çünkü
sürekli olarak prestij yitimi yaşıyor. Muvazılığı, porselenleştiği her yerde
söylenir oldu… Aslında bir ödül moraline ve krikosuna çok gereksinimi var, ama
bakalım. Bilinmez tabii.
Ülkesini dışarıda şikâyet etmek
koşuluyla bu popüler romancılara Batı medyası ve kurumları tarafından mor külah
giydiriliyor. Bu işe teşne yazarlar külahlı olmak için çabalayıp duruyor. Külah
Prestiji diye bir terim bile mevcut artık. Bu konuda o kadar azıtanları var ki,
‘Külah ufkundayım, mahmurum, hiç uyanmasam yar sana’ mısraıyla başlayan şiir
yazanları bile var.
Kafkaeskileşmişlik
Kafka’nın kendi sorunlarını
direkt olarak dile getirmemesinden kaynaklandığı iddia edilen bir terim var.
Kafkaesk, endişe ve karamsarlık anlamına kullanılıyor. Eski Türkiye’nin jakoben
formatlı aydınları şu anda iyice kafkaeskleşti. Esas dertlerini dile getirme
yetilerini yitirmiş gibiler. Sorunlar üzerine sorunlu metinler yazıyorlar. Karakterden
helyumlaşma hali yaşıyorlar.
Balonlu Vadi’de suretleri olan
entellerin bir kısmı belli alanlarda yetenekli olduğunu kanıtlamış kimseler.
Kimsenin becerisini, çalışkanlığını ve sebatını görmezden gelmiyorum. Asla
küçümsemiyorum. Verdikleri eserler çeşitli derecelerde kaliteye sahiptir.
Bunların bir kısmı geleceğe de kalacak. Lafım bu tarafa değil anlaşıldığı gibi.
Entelhempalaşma
Ahlaken defolu olmayı, halkın
yanında durmak yerine dıştan kumandalı bir elit kesime yaslanmayı
eleştiriyorum. Gezi olayında ve sonrasında bu zatlar yerlerini ve renklerini
açıkça belli ettiler. Ağızları basın özgürlüğü, hukuk, insan hakları, demokrasi
cinsinden laflar eder, ama ciddiye alınamaz. Bunlar derece derece mahalle
baskısı yanlısı, ödlek, kripto demokrat, tutkun statükocu, görünürde liberal,
solcu falandırlar. Neoconların, Üstün Akıl’ın, Derin Avrupa’nın rotasından
çıkamazlar.
Bazıları milli ve manevi
değerlerden iyice kopmuş, Batı kültür potasında erimiş, oradaki muhtevayla
hemhal olayım derken cüruflaşmış entellerdir. Pozitivist, sosyal Darwinist
takılırlar. Nekrofil fikir mezarlığında gezinmeyi severler. Yaşarken
mevtalaşmışları, zombilektüelleşmişleri mevcut malum. Tarih bilincinden
yoksunluk çekmeyi mahalleye sadakat olarak nitelendirirler. Ülkesinden nefret
eden, her fırsatta yabancı medyaya asılsız şikâyetlerde bulunan zatı
muhteremdirler. Karikatür krizlerinde ifade özgürlüğü sevdalısı maskesiyle
karakültürleştirme polenleri salarlar. Ülkelerinde zor hayatları varmış
numarası çekerler. Gizli açık terör destekçileridir. Savcı Mehmet Kiraz cinayetine
teröre terör diyemediler örneğin. Özhendek girişimleri ve şehirlerde patlayan
bombalar için verdikleri tepkiler de malum. Bazıları susarak, bazıları da
çirkin mesajlar yayınlayarak bu eylemlere iştirak etti. Ahlaken düşkünlüğün en alt
noktasını sergilediler.
Klonladıkları gençleri
suretleri dikilecek şeklinde tavlıyorlar. Hempalaştırıyorlar. Entelhempalık epey
revaçta. Kültürel iktidar bunları kucaklıyor, ödül veriyor, arpalık sunuyor.
Taş suretleri de bu vadiyi süslüyor.
Bir yanları arızanın, çıkmazın
ve gidişatın farkında. Bunu alkol, kafa ilacı, şehvet, tüketim ve erken bunama yöntemleriyle
görmezden gelmeyi pekâlâ başarıyorlar.
Dijital Yapı
Bazı ipuçlarından anladığınız
gibi Balonlu Vadi dijital bir yapı. Esas dünyayla bire bir örtüşüyor. Burada
görünen her şeyin dış dünyada karşılığı var. Yeni Dünya Düzeni’nin balonlarını
havada tutan, yaşatanlara ait bir model temelde.
Helyumu ve ağır tamir
masraflarını karşılayanlar bu modelin elden geldiğince uzun süreli olmasını
istiyorlar doğal olarak. Vadide suretini sergilemek isteyen çoğu vasat yetenekli
kimseleri devşirmeye devam ediyorlar.
Vadi
ziyareti muhalifler de dâhil herkese açık. Sistemin kapasitesi müthiş. Aynı
anda yüz milyon izleyici birbirlerini görmeden, fark etmeden bir araya
gelebiliyor. Sadece burada taş sureti olanlar gelip vadiyi ziyaret edemiyor.
Bunu baştan biliyor ve yeni zamanların böylesine muteber yerinde bir yüz
kalıbına sahip olduğunu bilmenin prestij, gurur ve vicdan yüküyle idare
ediyorlar.
Böyle
devam edecek. Bazı balonlar gökyüzünden silinecek, ama Küresel Müesses Düzen derhal yenilerini ikame edecek. Bu arada gökyüzündeki balonsuz
alan büyüyecek, hilal ve yıldızlar yeniden görünür hale gelecek inşallah. Taş
yüzlü suretlerse varkalmaya devam edecek. İnsanoğlu mağaradan çıktığından beri
boş gökyüzü görmemiştir.
Balçova – Mart 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder