Matrix filmi üzerine alternatif bir yorum
Neo’suz Matrix’ten Çıkış
Matrix’i kuranlar Neo’yu, ajan Smith’i
türettikleri kazandan döktüler. Neo oyunun içinde herkesin içindeki mücadeleci
potansiyeli aşan yapısıyla ajan Smith’ten daha işlevsel değildir. Tek farkı
daha eğlenceli ve kahraman olarak sunulmasıdır. Keanu’nun canlandırdığı
karakter bir misyonun lideri gibi görünen, ama aslında tek kaleli maçın amigosu
olmaktan öteye geçmeyen bir kimliktir.
Slavoj Zizek ‘Matrix filmi felsefecilerin
mürekkep lekesi testidir. Felsefeciler orada kendi gözde felsefelerini
görüyorlar.’ Diyor. Kırmızı hapa, kehanetlere, Noe’nun süpermenliğine (son
sahne unutulmasın) vb. kanıt bizim bu lekeye bakış şeklimizle belirlenmekte.
Baktırılma şekli de denebilir. Bu dayatma sezgilerimizi, idrakimizi,
algılarımızı yoğa sayar ve neyin gerçek olduğuna aslında bizim karar
veremeyeceğimizi fısıldar kulağımıza.
Godot ya da mehdi bekleme hali bazı hallerde
yanıltıcı olabilecek bir süreçtir. Morpheus’un Neo’ya sunduğu iki hapta da
morfin bulunmaktadır. Kırmızı ya da mavi hapı seçmek bir fark yaratmıyor. Filmde
Trinity, Teslis adlı kızımız da morfinin oluşturduğu sanrı, senaryodaki Tanrılar
ve Rablar A.Ş’de çalışan cazibeli bir memuredir. Filmdeki işlevi Neo’nun beklenen
kimse olduğuna değin inancını kaybetmemesidir. Bunun için kiraz dudaklar ve gül
memeler kartını kullanır bol bol. Başaramazsa kurulu Matrix düzeni bize sunulan
şekliyle gözlerimizin önünde iskambil kağıdından örülme bir bina gibi
yıkılacaktır.
Mehdi tek tek herkeste tükenmeye yüz tutmuş ya
da herkeste bitmiş o umut ışığını taşıyan son kimse addedilir bir yoruma göre.
Düşünce olarak umarsızlık düzlemindeki ilk yükselti, ilk basamaktır. Neo bize Matrix
filminde böyle biriymiş gibi takdim edilir. Sanal hayattan gerçek denen hayata
adım atması bu vehmi güçlendirir. Bir seri kabulden en birincisidir. Bana
vampir filmlerini hatırlatıyor. Bu filmler bir kabul dayatır seyircilere.
Farzet ki, kan emen, çok güçlü, ölümsüz bir yaratık var. Böyle der. Bunu kabul
etmeden kendinizi bir vampir filmine kaptırmanız mümkün değildir.
Böyle bakıldığında Cypher’in aslında hain
olmadığı iddia edilebilir pekâlâ. Reset
elemanıdır daha çok. İhaneti sayesinde heyecan yaratılmakta, kurtarıcı beklemek
eylemi ancak bu heyecan sayesinde dirilmektedir. Aslında mavi hap yitmiş gitmiş
dünyadaki hayatın bir benzerinde, kurtarılmış bir kopyasında yaşamak içindir. Belki
de sonsuz bir yaşamın beşiğidir.
Kısacası Matrix düzeni de, Neo’nun misyonu
da Cypher’ın o ünlü sahnede yediği
bifteğin lezzeti kadar gerçektir.
Amsterdam - 2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder