Bedensiz
Varkalabilen Bilincin Peşinde
AVATAR ÖLÜMSÜZLÜK PROJESİ
Rus milyarder Dmitry Itskov zihnini bir hardiske
indirmek, bilincini dijital ortamda sonsuza kadar canlı tutmak istiyor.
2045’te ilk e-insan yaratılacak.
Üşümeyen, terlemeyen, hasta olmayan ve yorulmayan
robotik bedenleri hayal edin.
Sizlere
sibernetik ölümsüzlüğün ve yapay insan vücudu geliştirilmesi için yapılan
bilimsel çalışmalara katkıda bulunmanızı öneriyorum. Bu çalışmalar bir gün sizi
ve dünyamızdaki birçok insanı hastalık, yaşlılık ve hatta ölümden özgür
kılacak.
Diğer yandan ruhun bilgisayara aktarılması bir yana,
yapay şuur yaratmanın bile yakın ve uzak gelecekte prensip olarak mümkün
olmadığı iddia ediliyor.
Baştan yarat ellerimi
Baştan yarat gözlerimi
Baştan yaz şu kaderimi
Tanrım beni baştan yarat
Beste: Muzaffer Özpınar
Güfte: Ali
Tekintüre
Bir yılan bizi cennetten çıkartarak dünyanın kapısını
açtı. Diğer yılan Gılgamış’ın elinden ölümsüzlük otunu kapıp kaçtı.
Gılgamış
ölüme yakalanmamanın sırrını ararken Babil tufanından sağ kurtulan
Utnapifltim’i bulur. Utnapifltim ona gençliğini geri getirecek bitkiyi nerede
bulacağını gösterir. Gılgamış bu bitkiyi elde eder, ama bir yılana kaptırır.
Mutsuzluk içinde Uruk’a geri döner. MÖ 3000 yıllarıdır. Aradan beş bini aşkın
yıl geçti insanların ölümsüzlük tutkusu hiç azalmadı.
Önce
kocakarı ilaçlarından, büyüden, simyadan medet umdu. Sonra modern tıbba
sarıldı. Oradan da kısa vadede istediği sonucu alamayınca bugünlerde bir başka hedefe
yöneldi. Bedensiz varkalabilen bilinç kavşağına saptı.
Bedensiz Bilinç
Filmleri
Bedensiz
bilinç hali için birçok roman yazılmış ve filmler yapılmıştır. Yeni milenyumun
eşiğinde, 1999 yılında yapılan Matrix
ve On Üçüncü Kat - The Thirteenth Floor
filmleri buna örnektir. Suretler - Surrogate
(2009) filminde bir çok kimsenin olduğu gibi polisler sokağa avatarlarıyla
çıkıyorlardı. Asıl bedenleri evlerde korunmalı ortamda duruyordu. Daha yeni
filmlere gelirsek Evrim – Transendence (2014) filmi de aynı
çizgidendir. Johnny Depp’in canlandırdığı Will Caster yapay zekâ üzerine
araştırma yapan bir bilim adamıdır. Will uğradığı bir saldırı nedeniyle bir
aylık ömrü kalınca kendi gibi bilim insanı olan karısının ve kuantum
bilgisayarların yardımıyla bilincini harddiske kaydetmeyi başarır.
Bir
diğer film 2015 yapımı olan Self/less filmi de benzer konuyu işler.
Milyarder işadamı Damian Hale (Ben Kingsley) kanserin son aşamasında ölmek
üzeredir. Kendisine büyük bir para karşılığında bilincini genç bir bedene
aktarma imkânından söz edilir. Bu aktarma başarıyla gerçekleştirilir. Damian
artık genç ve sıhhatli bir bedene sahiptir. Bunun tadını çıkarmaya başlar.
Muntazam kullanması gerekli olan ilaçları ihmal edince hayaller görmeye başlar.
Bedenini aldığı genç adamın karısını ve kızını görür. Gider onları bulur. Esas
hikâyeyi öğrenir. Bedenini aldığı kimse firmanın iddia ettiği gibi biri
değildir. Genç adam kızını ölümcül bir hastalıktan kurtaracak tedavi ücretini
bulabilmek için kendini feda ederek, bedenini kendi isteğiyle Damian’a
vermiştir. İşe burada empati ve vicdan karışır. Film bir dizi serüvenle sona
erer.
Yılan
ve Ölümsüzlük
Tıbbın simgesi kadüsedir, kanatlı asaya dolanmış
yılandır. Gılgamış destanının da etkisiyle Eski Mısır’da yılan ilahi bir varlık
addedilir. Teb (Thebai) şehri o sıralarda sağlık merkeziydi. Şehrin kapısında
iki adet yılan heykeli bulunmaktaydı. Tıb terimi Farsçaya Teb şehrinden Tıb
şeklinde geçmiştir. Bugün Türkçede Tıp diyoruz.
İnsanlar ömrün uzamasını, bedenin ölümsüzlüğe
ulaşmasını tıptan umdular. Tıptaki gelişmeler insan ömrünü uzattı, ama
hücrelerdeki oksidasyonu durduramadı. Dondurularak muhafaza edilen bedenlerde
yıllar sonra onarılamayacak hasarlar meydana geldi. Kök hücreyle sürekli genç
kalma umutları istenen sonucu vermedi. İki yüz yıl önce ortalama yaş kırk iken
şimdilerde yetmişe, seksene ulaştı. Beynimiz vücudumuzdan daha yavaş
yaşlanıyor. Beyin hücrelerinin yüz elli yıllık ömrü olduğu hesaplanıyor. Kalp
hastalıkları ve kanser yenilebilirse, yaşlanma kontrol edilebilirse insan ömrü
yüz elliye kadar uzayabilir. Belki ileride tıp bedenlerin bundan daha da uzun, yüzlerce
yıl yaşamasının sağlayabilecek, ama bazı kimselerin parası çok, sabrı az. Bir
an önce ölümsüz olmak istiyorlar. Bedeni
ölümsüz yapamıyorsak elimizde ne kalıyor? Bilinç.
Dmitry Itskov
Rus
milyarder Dmitry Itskov zihnini bir hardiske indirmek, bilincini dijital
ortamda sonsuza kadar canlı tutmak istiyor. Aklımıza hemen Matrix’in Neo’su
geliyor değil mi? Neo’dan farkı şu;Neo’nun bedeni bir yerde duruyor, dijital
bilinci, holografik varlığı hareket ediyor ve çeşitli serüvenler yaşıyordu.
Itskov
bilincini önce bir robota yüklemeyi planlıyor. Teknoloji yeterince gelişince
bir yazılımdan ibaret bir yapıya, dokunmatik holograma geçmeyi düşünüyor. Bunu
insan beyninin gençleştirme hedefindan çok daha yakın görüyor. Zihnini hard
diske kopyalayacak ve bunu sürekli olarak genç bedenlere aktaracak. Holografik
bedeni de seçebilir. Amaç bir an önce ölümü yenmek ve sınırsız yaşamın kara
sularına girmek.
2045 ve e-insan
Dmitriy İtskov’un başında bulunduğu projenin
aşamalarını şöyle izah ediyor:
2015: Hollywood filminden ödünç alınmış adıyla Avatar ortaya çıkacak. İnsan beyninin gönderdiği sinyallerle komuta edilebilecek bu cyborg filmdeki örnekten farklı olarak biyolojik değil, tamamen biyonik olacak.
2020: Yapay bedene ölümcül bir hastanın beyninin gönüllü olarak aktarım deneyi gerçekleşecek.
2030: Beynin kopyalanması mümkün olacak. Ruhu içinde gizlediği sanılan beyin tamamen sayısal data bilgiye dönüştürülecek.
2045: İlk e-insan yaratılacak.
Avatar
Mertebesi Empatik Zirve mi?
İnsanlar sadece kendi vücutlarını klonlamakta sınırlı
kalmayacaklar. Laboratuvar
ortamında üretilen çeşitli bedenlerde yaşamayı tercih edebilecekler. Farklı
cinsiyet ve cinsel tercihte de bulunabilecekler. Gelecek Bilimciler bunu Avatar
teknolojisi olarak adlandırıyor. Farklı bedenlerdeki yaşamı deneyimlemek belki
de insana empatik bir zirve açacak. Pek ihtimal vermiyorum, ama ayırımcılığın
sona ereceği bile söylenebilir. Ben esas ayrımcılığın burada üstün modelle
modası geçmiş model, yani zenginle fakir arasında yaşanacağını düşünüyorum. Değişen
bir şey olmayacak, ‘Modelin kadar konuş’zamanları yaşanacak.
Telepati ve Dijital Koma
Robotları
sadece içlerine beyin yerleştirerek değil, düşüncelerle de kontrol mümkün
olacak. Minnesota Üniversitesi’nde Profesör Bin He ve öğrencileri kapalı bir
salonda bir model helikopteri düşüncelerin yardımıyla uçurmayı başardı. Fizik
bir nesneyle telepatik bağ kurdular. Bu deney bize Itskov’un hayallerinin
gerçekçi yanını göstermektedir.
Herhangi
bir aşamada zihinle avatarı arasında bir iletişimsizlik bir çeşit koma gibi
algılanacak. Komaya girmiş olan sistem ya tamir edilecek ya da zihin bir başka
avatara yüklenmek üzere yoğun bakıma kaldırılacak. Arızalar ya da hastalıklar
hep söz konusu kalacak. Bu alanlarda dijital nöroloji bölümleri açılarak,
avatarist, avatorolog uzmanlar yetiştirilecek.
Itskovstein’in Yaratıkları
Itskov
yaşlanan insanların beynini kafatasından çıkarmayı ve omurilikle birlikte bir
robota aktarmayı planlıyor. Bir korku filmi hikâyesi adeta. Doktor
Frankenstein’ı çağrıştırıyor. Bunu kim ister diyeceksiniz. ‘Tanrım beni baştan
yarat’ şarkısı boşuna sevilmiyor. Yaşlı, hasta ve ölümün eşiğinde olan
kimselerin bazıları mutlaka böyle bir işlem için EVET diyecektir. Sonradan da
moda haline gelecek. Doğallaşacak. Üşümeyen, terlemeyen, hasta olmayan ve
yorulmayan robotik bedenleri hayal edin. Böylece insanlık biyonik insan, yani
cyborg aşamasına girmiş olacak. Itskov’a göre biyonik insanın çıkış tarihi
sandığımızdan çok daha yakın. 2035. Bahsini ettiğimiz şey bir bilimkurgu öyküsü
değil. Bu hedef zaman vadisinde bir taş atımı mesafede duruyor.
1266 kişiye Ölümsüzlük Vaadi
‘Birçoklarınız bilim, sanat ve yardım derneklerini
destekleyen başarılı işler kurdunuz ve büyük zenginliğe ulaştınız. Sizlere
sibernetik ölümsüzlüğün ve yapay insan vücudu geliştirilmesi için yapılan
bilimsel çalışmalara katkıda bulunmanızı öneriyorum. Bu çalışmalar bir gün sizi
ve dünyamızdaki birçok insanı hastalık, yaşlılık ve hatta ölümden özgür
kılacak.’
Itskov Avatar Projesi sürecinde insan bilincini biyolojik
bedenden ayırarak fiziksel kısıtlamaların ötesine çıkaracağını vaat etmişti.
Büyük yatırım yaptığı projesinde son derece ciddi olan Itskov, Forbes
dergisinin Dünya’nın Milyarderleri Listesi’ndeki 1266 kişiye mektup göndererek,
“ölümsüzlüğe erişme” teklifinde bulundu. Yukarıda mektubunda yazdığı
şeyleri okudunuz.
Itskov bu projeyi 2045’e yetiştirmeye çalıyor. Çünkü o sıralarda altmışında olacak. Daha yaşlanmış olmak istemiyor. Itskov dijital ortamda değil, bu dünyada varkalmak ve sonsuza kadar bilincini korumak istiyor. Bu projenin nimetlerinin sekseninde pek işine yaramayacağı kesin. O mümkün olduğu kadar genç ve yakışıklı bir e-insan olma peşinde. Dünyalı bir
Itskov bu projeyi 2045’e yetiştirmeye çalıyor. Çünkü o sıralarda altmışında olacak. Daha yaşlanmış olmak istemiyor. Itskov dijital ortamda değil, bu dünyada varkalmak ve sonsuza kadar bilincini korumak istiyor. Bu projenin nimetlerinin sekseninde pek işine yaramayacağı kesin. O mümkün olduğu kadar genç ve yakışıklı bir e-insan olma peşinde. Dünyalı bir
e-insan!
Karşı Tez
Bazı bilim adamları yapay bir şuur yaratmanın imkânsız olduğunu düşünüyor.
Avatar Ölümsüzlük projesinin hiçbir zaman gerçeğe
dönüşmeyeceğini iddia edenler de var. Ruhun bilgisayara aktarılması bir yana,
yapay şuur yaratmanın bile yakın ve uzak gelecekte prensip olarak mümkün olmadığı
iddia ediliyor. İnsan beyninde yaklaşık 200 milyar nöron yani sinir hücresi
bulunuyor. Bu hücrelerin içindeki bilgi birikim modeli ve yapısı kabloyla dışa
aktarılabilecek türden değil. Hücreye dokunulduğu an hem hücrenin kendisi hem
içindeki bilgi yok oluyor. İnsan beyninde bir santimetrekarelik sinir hücresi
alanındaki bilgi akışının yapay modele dönüştürülmesi için Avrupa’daki tüm
bilgisayarların bir ay boyunca birbirine bağlı çalışması gerekeceği söyleniyor.
İnsanların neye karar vereceklerini bilmiyoruz. Bu 22.
Yüzyılın başında belli olacak. Ölümsüz olmak için beyinlerini robotların içine
mi yerleştirecekler, holografik bir varlık şeklinde kalmaya mı karar
verecekler. Belki de bedenlerini daha uzun yaşar hale getirmek için
çabalayacaklar. Ne yaparlarsa yapsınlar Milenyuma girerken yapılan Matrix filmi
gerçekliğine çok yakınız.
Bir yılan bizi cennetten çıkartarak dünyanın kapısını
açtı. Diğer yılan Gılgamış’ın elinden ölümsüzlük otunu kapıp kaçtı. Belki Bay
İtskov’un sembolize ettiği bu istek ve ihtiraslı çabalar da aynı yılanın
işidir.
Yazarın sitesi:sadikyemni.blogspot.com.tr
--------
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder