21 Ekim 2016 Cuma

Avatar Ölümsüzlük Projesi

Bedensiz Varkalabilen Bilincin Peşinde
AVATAR ÖLÜMSÜZLÜK PROJESİ


Rus milyarder Dmitry Itskov zihnini bir hardiske indirmek, bilincini dijital ortamda sonsuza kadar canlı tutmak istiyor.

2045’te ilk e-insan yaratılacak.

Üşümeyen, terlemeyen, hasta olmayan ve yorulmayan robotik bedenleri hayal edin.

Sizlere sibernetik ölümsüzlüğün ve yapay insan vücudu geliştirilmesi için yapılan bilimsel çalışmalara katkıda bulunmanızı öneriyorum. Bu çalışmalar bir gün sizi ve dünyamızdaki birçok insanı hastalık, yaşlılık ve hatta ölümden özgür kılacak.

Diğer yandan ruhun bilgisayara aktarılması bir yana, yapay şuur yaratmanın bile yakın ve uzak gelecekte prensip olarak mümkün olmadığı iddia ediliyor.

Baştan yarat ellerimi
Baştan yarat gözlerimi
Baştan yaz şu kaderimi
Tanrım beni baştan yarat
           Beste: Muzaffer Özpınar
           Güfte: Ali Tekintüre

Bir yılan bizi cennetten çıkartarak dünyanın kapısını açtı. Diğer yılan Gılgamış’ın elinden ölümsüzlük otunu kapıp kaçtı.

Gılgamış ölüme yakalanmamanın sırrını ararken Babil tufanından sağ kurtulan Utnapifltim’i bulur. Utnapifltim ona gençliğini geri getirecek bitkiyi nerede bulacağını gösterir. Gılgamış bu bitkiyi elde eder, ama bir yılana kaptırır. Mutsuzluk içinde Uruk’a geri döner. MÖ 3000 yıllarıdır. Aradan beş bini aşkın yıl geçti insanların ölümsüzlük tutkusu hiç azalmadı.
Önce kocakarı ilaçlarından, büyüden, simyadan medet umdu. Sonra modern tıbba sarıldı. Oradan da kısa vadede istediği sonucu alamayınca bugünlerde bir başka hedefe yöneldi. Bedensiz varkalabilen bilinç kavşağına saptı.

Bedensiz Bilinç Filmleri
Bedensiz bilinç hali için birçok roman yazılmış ve filmler yapılmıştır. Yeni milenyumun eşiğinde, 1999 yılında yapılan Matrix ve On Üçüncü Kat - The Thirteenth Floor filmleri buna örnektir. Suretler - Surrogate (2009) filminde bir çok kimsenin olduğu gibi polisler sokağa avatarlarıyla çıkıyorlardı. Asıl bedenleri evlerde korunmalı ortamda duruyordu. Daha yeni filmlere gelirsek  Evrim – Transendence (2014) filmi de aynı çizgidendir. Johnny Depp’in canlandırdığı Will Caster yapay zekâ üzerine araştırma yapan bir bilim adamıdır. Will uğradığı bir saldırı nedeniyle bir aylık ömrü kalınca kendi gibi bilim insanı olan karısının ve kuantum bilgisayarların yardımıyla bilincini harddiske kaydetmeyi başarır.

Bir diğer film  2015 yapımı olan Self/less filmi de benzer konuyu işler. Milyarder işadamı Damian Hale (Ben Kingsley) kanserin son aşamasında ölmek üzeredir. Kendisine büyük bir para karşılığında bilincini genç bir bedene aktarma imkânından söz edilir. Bu aktarma başarıyla gerçekleştirilir. Damian artık genç ve sıhhatli bir bedene sahiptir. Bunun tadını çıkarmaya başlar. Muntazam kullanması gerekli olan ilaçları ihmal edince hayaller görmeye başlar. Bedenini aldığı genç adamın karısını ve kızını görür. Gider onları bulur. Esas hikâyeyi öğrenir. Bedenini aldığı kimse firmanın iddia ettiği gibi biri değildir. Genç adam kızını ölümcül bir hastalıktan kurtaracak tedavi ücretini bulabilmek için kendini feda ederek, bedenini kendi isteğiyle Damian’a vermiştir. İşe burada empati ve vicdan karışır. Film bir dizi serüvenle sona erer.  

Yılan ve Ölümsüzlük
Tıbbın simgesi kadüsedir, kanatlı asaya dolanmış yılandır. Gılgamış destanının da etkisiyle Eski Mısır’da yılan ilahi bir varlık addedilir. Teb (Thebai) şehri o sıralarda sağlık merkeziydi. Şehrin kapısında iki adet yılan heykeli bulunmaktaydı. Tıb terimi Farsçaya Teb şehrinden Tıb şeklinde geçmiştir. Bugün Türkçede Tıp diyoruz.

İnsanlar ömrün uzamasını, bedenin ölümsüzlüğe ulaşmasını tıptan umdular. Tıptaki gelişmeler insan ömrünü uzattı, ama hücrelerdeki oksidasyonu durduramadı. Dondurularak muhafaza edilen bedenlerde yıllar sonra onarılamayacak hasarlar meydana geldi. Kök hücreyle sürekli genç kalma umutları istenen sonucu vermedi. İki yüz yıl önce ortalama yaş kırk iken şimdilerde yetmişe, seksene ulaştı. Beynimiz vücudumuzdan daha yavaş yaşlanıyor. Beyin hücrelerinin yüz elli yıllık ömrü olduğu hesaplanıyor. Kalp hastalıkları ve kanser yenilebilirse, yaşlanma kontrol edilebilirse insan ömrü yüz elliye kadar uzayabilir. Belki ileride tıp bedenlerin bundan daha da uzun, yüzlerce yıl yaşamasının sağlayabilecek, ama bazı kimselerin parası çok, sabrı az. Bir an önce ölümsüz olmak istiyorlar.  Bedeni ölümsüz yapamıyorsak elimizde ne kalıyor? Bilinç.


Dmitry Itskov
Rus milyarder Dmitry Itskov zihnini bir hardiske indirmek, bilincini dijital ortamda sonsuza kadar canlı tutmak istiyor. Aklımıza hemen Matrix’in Neo’su geliyor değil mi? Neo’dan farkı şu;Neo’nun bedeni bir yerde duruyor, dijital bilinci, holografik varlığı hareket ediyor ve çeşitli serüvenler yaşıyordu.

Itskov bilincini önce bir robota yüklemeyi planlıyor. Teknoloji yeterince gelişince bir yazılımdan ibaret bir yapıya, dokunmatik holograma geçmeyi düşünüyor. Bunu insan beyninin gençleştirme hedefindan çok daha yakın görüyor. Zihnini hard diske kopyalayacak ve bunu sürekli olarak genç bedenlere aktaracak. Holografik bedeni de seçebilir. Amaç bir an önce ölümü yenmek ve sınırsız yaşamın kara sularına girmek.  


2045 ve e-insan
Dmitriy İtskov’un başında bulunduğu projenin aşamalarını şöyle izah ediyor:

2015: Hollywood filminden ödünç alınmış adıyla Avatar ortaya çıkacak.
İnsan beyninin gönderdiği sinyallerle komuta edilebilecek bu cyborg filmdeki örnekten farklı olarak biyolojik değil, tamamen biyonik olacak.

2020: Yapay bedene ölümcül bir hastanın beyninin gönüllü olarak aktarım deneyi gerçekleşecek.

2030: Beynin kopyalanması mümkün olacak. Ruhu içinde gizlediği sanılan beyin tamamen sayısal data bilgiye dönüştürülecek.

2045: İlk e-insan yaratılacak.



Avatar Mertebesi Empatik Zirve mi?
İnsanlar sadece kendi vücutlarını klonlamakta sınırlı kalmayacaklar. Laboratuvar ortamında üretilen çeşitli bedenlerde yaşamayı tercih edebilecekler. Farklı cinsiyet ve cinsel tercihte de bulunabilecekler. Gelecek Bilimciler bunu Avatar teknolojisi olarak adlandırıyor. Farklı bedenlerdeki yaşamı deneyimlemek belki de insana empatik bir zirve açacak. Pek ihtimal vermiyorum, ama ayırımcılığın sona ereceği bile söylenebilir. Ben esas ayrımcılığın burada üstün modelle modası geçmiş model, yani zenginle fakir arasında yaşanacağını düşünüyorum. Değişen bir şey olmayacak, ‘Modelin kadar konuş’zamanları yaşanacak.


Telepati ve Dijital Koma
Robotları sadece içlerine beyin yerleştirerek değil, düşüncelerle de kontrol mümkün olacak. Minnesota Üniversitesi’nde Profesör Bin He ve öğrencileri kapalı bir salonda bir model helikopteri düşüncelerin yardımıyla uçurmayı başardı. Fizik bir nesneyle telepatik bağ kurdular. Bu deney bize Itskov’un hayallerinin gerçekçi yanını göstermektedir.

Herhangi bir aşamada zihinle avatarı arasında bir iletişimsizlik bir çeşit koma gibi algılanacak. Komaya girmiş olan sistem ya tamir edilecek ya da zihin bir başka avatara yüklenmek üzere yoğun bakıma kaldırılacak. Arızalar ya da hastalıklar hep söz konusu kalacak. Bu alanlarda dijital nöroloji bölümleri açılarak, avatarist, avatorolog uzmanlar yetiştirilecek.


Itskovstein’in Yaratıkları
Itskov yaşlanan insanların beynini kafatasından çıkarmayı ve omurilikle birlikte bir robota aktarmayı planlıyor. Bir korku filmi hikâyesi adeta. Doktor Frankenstein’ı çağrıştırıyor. Bunu kim ister diyeceksiniz. ‘Tanrım beni baştan yarat’ şarkısı boşuna sevilmiyor. Yaşlı, hasta ve ölümün eşiğinde olan kimselerin bazıları mutlaka böyle bir işlem için EVET diyecektir. Sonradan da moda haline gelecek. Doğallaşacak. Üşümeyen, terlemeyen, hasta olmayan ve yorulmayan robotik bedenleri hayal edin. Böylece insanlık biyonik insan, yani cyborg aşamasına girmiş olacak. Itskov’a göre biyonik insanın çıkış tarihi sandığımızdan çok daha yakın. 2035. Bahsini ettiğimiz şey bir bilimkurgu öyküsü değil. Bu hedef zaman vadisinde bir taş atımı mesafede duruyor.


1266 kişiye Ölümsüzlük Vaadi
‘Birçoklarınız bilim, sanat ve yardım derneklerini destekleyen başarılı işler kurdunuz ve büyük zenginliğe ulaştınız. Sizlere sibernetik ölümsüzlüğün ve yapay insan vücudu geliştirilmesi için yapılan bilimsel çalışmalara katkıda bulunmanızı öneriyorum. Bu çalışmalar bir gün sizi ve dünyamızdaki birçok insanı hastalık, yaşlılık ve hatta ölümden özgür kılacak.’

Itskov Avatar  Projesi sürecinde insan bilincini biyolojik bedenden ayırarak fiziksel kısıtlamaların ötesine çıkaracağını vaat etmişti. Büyük yatırım yaptığı projesinde son derece ciddi olan Itskov, Forbes dergisinin Dünya’nın Milyarderleri Listesi’ndeki 1266 kişiye mektup göndererek, “ölümsüzlüğe erişme” teklifinde bulundu. Yukarıda mektubunda yazdığı şeyleri okudunuz.

Itskov bu projeyi 2045’e yetiştirmeye çalıyor. Çünkü o sıralarda altmışında olacak. Daha yaşlanmış olmak istemiyor. Itskov dijital ortamda değil, bu dünyada varkalmak  ve sonsuza kadar bilincini korumak istiyor. Bu projenin nimetlerinin sekseninde pek işine yaramayacağı kesin. O mümkün olduğu kadar genç ve yakışıklı bir e-insan olma peşinde. Dünyalı bir
e-insan!


Karşı Tez
 Bazı bilim adamları yapay bir şuur yaratmanın imkânsız olduğunu düşünüyor.
Avatar Ölümsüzlük projesinin hiçbir zaman  gerçeğe dönüşmeyeceğini iddia edenler de var. Ruhun bilgisayara aktarılması bir yana, yapay şuur yaratmanın bile yakın ve uzak gelecekte prensip olarak mümkün olmadığı iddia ediliyor. İnsan beyninde yaklaşık 200 milyar nöron yani sinir hücresi bulunuyor. Bu hücrelerin içindeki bilgi birikim modeli ve yapısı kabloyla dışa aktarılabilecek türden değil. Hücreye dokunulduğu an hem hücrenin kendisi hem içindeki bilgi yok oluyor. İnsan beyninde bir santimetrekarelik sinir hücresi alanındaki bilgi akışının yapay modele dönüştürülmesi için Avrupa’daki tüm bilgisayarların bir ay boyunca birbirine bağlı çalışması gerekeceği söyleniyor.


Yılanın Son Sözü
İnsanların neye karar vereceklerini bilmiyoruz. Bu 22. Yüzyılın başında belli olacak. Ölümsüz olmak için beyinlerini robotların içine mi yerleştirecekler, holografik bir varlık şeklinde kalmaya mı karar verecekler. Belki de bedenlerini daha uzun yaşar hale getirmek için çabalayacaklar. Ne yaparlarsa yapsınlar Milenyuma girerken yapılan Matrix filmi gerçekliğine çok yakınız.

Bir yılan bizi cennetten çıkartarak dünyanın kapısını açtı. Diğer yılan Gılgamış’ın elinden ölümsüzlük otunu kapıp kaçtı. Belki Bay İtskov’un sembolize ettiği bu istek ve ihtiraslı çabalar da aynı yılanın işidir.
                                                                                               Yazarın sitesi:sadikyemni.blogspot.com.tr
                                                                    --------


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder