|
|||||||||
KARAKÜLAH SERİSİNİN İLKİ: AĞRIYAN Meral Afacan
BAYRAK Bugünlerde kişisel bunalımlarını anlatan yazarlardan ya da fazla
toplumcu, mesajcı kitaplardan sıkıldıysanız; size alternatif olabilecek
farklı bir kitaptan söz etmek istiyorum. Ülkemizde fantastik edebiyatının
öncü isimlerinden, dünyaca ünlü yazar Sadık Yemni’nin 2012 içinde çıkan
kitabı Ağrıyan, İthaki yayınları etiketiyle okuruna kavuştu. Kara Külah diye
adlandırdığı serinin birincisidir Ağrıyan. Distopya türünün başlangıcı olan
bu roman: “İzmir Üçlemesi”nin (Muska 1996, Yatır 2005, Öte Yer 1997) devamı
niteliğindedir.
Romanda rastgele seçilmiş beş kişinin bir arabayla
yaptığı seyahatten söz edilir. Kahramanlar, Antalya’ya 20km mesafeden yola
çıkar. Ağrı’ya doğru yol alırlar. Çok geçmeden bu yolculuğun, normal bir
yolculuk olmadığı anlaşılır. Kıyamet provasını andıran sahnelerin yaşandığı
serüven başlar. Uluslararası bir teknik ekip, Ağrı civarında araştırma
yapmaktadır. Sarp ve ekibi bu araştırmacılara ulaşmaya çalışır. Yabancı
zekâların kadim istilası mı, yoksa bir UFO kalıntısı mı mevcuttur,
bilinmemektedir. Bu durum anlaşılana kadar süregelen bir panik havası
hakimdir. İnsanlar endişe içinde beklemektedir. Bu serüvende bilimsel
verilerin kullanılması kadar, kurgusal açılımların pike yaptığını görüyoruz.
Okurken başka boyuta geçiren bir havası var. Okuru metinden koparıp sık sık
başka odalara daldırıyor. Önceki romanlara göre daha özenli ve edebi bir dil
ve anlatım tercih edilmiş. Doğrusu bu okur olarak beni memnun etti.
Camiilerin, kütüphanelerin vs. yerlerin öykülere romanlara daha çok girmesini
arzu eden biri olarak, kitapta yer yer kahramanların yolu camiye düşmektedir.
Kahramanımız Nesrin, korku anında Fatiha suresinden başlayıp, bilinçli bir
şekilde Allah’a sığınıyor: “Bir sona doğru yürüyorum duygusu, nefes aldığı
hava gibiydi. Her hücresini boyamış kırmızı ve acı bir boyaydı adeta. O yarım
adamın zerrelere ayrılıp kendini hava şeklinde soluttuğu düşüncesinden
sıyrılamıyordu. Korku ve dehşet tozları. Sen bizi doğru yola ilet. Nimet
verdiğin kimselerin yoluna. İçinden bildiği duaları okurken Fatiha suresinden
başlamıştı. Annesi ve yakın akrabaları şu anda sağsa, onların da manevi
yanını dileyen yanı cayır cayırdı. Esas ve üçüncü köprüyü birazdan geçecekti.
Gazabına uğramış sapıkların yolundan değil. Âmin.”
Dünyaya doymadan gözü açık bir şekilde ölen birinin
yaşayan biriyle söyleşi yaptığını düşündünüz mü hiç? Farz edin ki konuştu:
“Saygıdeğer merhum efendi, siz ne diyorsunuz? Kendinizi nasıl bilirdiniz? Şok
refleksleri ağırlaştırmıştı. Sahne burada kopmalıydı. Ama olmuyordu bir
türlü. “Ben… Göz açıp kapayana kadar geçti gitti. Ne desem ki…” “Yani kısaca
bir fikrinizi alsak.” “Hayat bir seyir mumu gibi. Yana yana bitiyor.” “Bayağı
veciz bir açıklama. Merhuma çok teşekkür ediyoruz. Başka soru sormak isteyen
var mı?” Annesi şoku bitiren düğmeye basıverdi. İki günlük mevta kocasıyla
yapılan söyleşiye dayanamayıp bayılmıştı.” Yani olağanüstü bir konuşma
yapmamış olsa bile, bir ölünün yeniden dirilişi “çok şey”dir. Cesedin
dillenişiyle, insanoğlunun algısının açıklığı ya da körlüğü sınanmaktadır.
Ceset-insan arasında mesajın yerine ulaşması açısından paralellik olmak
zorundadır. Bazen yeniden dirilişimize olan inancımızı sorgulatan sahneleri
gözümüzün önünden geçiriveren usta yazar, yer mekân zaman kaydırmalarını sık
sık kullanıyor.
Bu okurun muhayyilesini diri tutmaya çalışan bir
taktiktir. Sadık Yemni’nin bu alanda başarılı olduğunu düşünüyorum. Ela namaz
kılan bir karakter mesela. “Muska”ve “Çözücü” deki namaz kılan karakterlerden
farklılıkları var. “Sarp her gönle köprü olabilen bir yapıya sahip” biri
olarak badireleri atlatırken yolda yolcuların yoldaş olma hasletinin altı
çizilmiş sanki: “Ekipte inançlı bir Müslüman daha olmasını isterdi şimdi.
Arkadaşlarından bir şikâyeti yoktu. Hepsi de temiz, güvenilir insanlardı.
Sadece terminoloji birliğiydi kastı.” Aynı hal dilini paylaşmak adına
anlaşmak önemlidir. “İnancımız olmasa akseden yüzümüz de olmazdı.” Yani
aynalar ne işe yarardı sevgili okur? İnanmayan, arayışını sürdüren tipler de
mevcut romanda. “Her edimimizi merak eden bir tanrıyı hayal etmeyi hiçbir
zaman layığınca başaramadım,” diyen ateist o adam… Belki üç adım ötemizde
duruyor. Kısaca “insanoğlu”nun elleriyle yapıp ettiklerinin nelere mal
olacağını göreceğiniz dehşetli sahneler…
“Sizi intihara sevk eden saik sadece iş yoğunluğu ve
tekdüze yaşam değildi. Ayakları çıplak yaratıklar…(Burada bence sizin
işgücünüze muhtaç patronlar kastedilmiş, siz olmasanız onlar da
olmaz.)sizlere endeksli olduklarını defalarca dile getirdiler. İş yoğunluğuna
karşı çıkmadınız. Hep kabullendiniz. Bir kez olsun ‘ben bugün çalışmıyorum
lan’ dediniz mi? (Kendi kendinize demişsinizdir ama bunu dillendirmeyi kim
cesaretle üstlenir sevgili okur?) Niye ağır çalışma saatlerine karşı
çıkmadınız. Hep kabullendiniz. Niye?...(Felaketin nedenleri üzerine
sorgulamalar) Ceza korkusundan mı? Yoksa içinizde sinsi sinsi buna layık
olduğunuzu fısıldayan bir ses mi vardı? (Bir tür yüzleşmeye çağrı yapan
satırlar, fantastik dünyayla gerçek dünya arasındaki kopmaz ilintiye, işaret
ediyor.)
Ağrı’da kontrolden çıkan şey insanlığın vicdan
deposuydu kısacası,” dedi Sarp…” Sonra: “Çatlağı kapatıp sızıntıyı
keseceklerine deliği daha da büyüttüler. Felaket oldu. Gördüğümüz gibi, en
arızalı yanımızdan türemişsilerle baş başa kaldık. Dünya dışı bir durum değil
yani. İçimizdeki, kalplerimizdeki oyuk dünyadan geldiler.” Romanın bir diğer
paragrafında: “Bir aralar ünlü olan o şarkının sözleri nasıldı? Masum değiliz
hiçbirimiz,”dedi Sarp. “Karşı çıkmadığımız sürece hepimiz biraz suçluyuz.
Ayrıca yeni oyuncular ve yardakçıları bizim oylarımızla yüzleri maskeli
olarak sahnedeydiler.” Diyor.
Gerçek dünyada da böyle değil midir? İnsanoğlunun
kendini sigaya, sorguya çekmesi gerek. Yoksa insanlıktan çıkma durumlarıyla
baş başa kalınır. Son olarak bu romana dair söylenebilecek çok şey olmasına
rağmen, Sadık Yemni’nin romanları gibi, yeni öykü kitaplarını da okumak
istiyoruz diyorum.
|
26 Aralık 2016 Pazartesi
Ağrı'ya Korku Dolu Yolculuk - Ağrıyan Roman - İnceleme
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder