Sadık Yemni
Nisan – 2022
Sadık Yemni 1951
yılında İstanbul, Kurtuluş’ta (Tatavla), Sopalı Hüsnü (şu andaki adı Eşref
Meriç) sokakta doğdu. İki buçuk yaşında ailesi İzmir’e taşındı. Böylece 1954
yılında kaldırılan tramvaylara son demlerinde binme şansını elde etti. İlkokulu
Sadık Bey troleybüs durağındaki Hâkimiyeti Milliye İlkokulu’nda okudu.
Öğretmeni Muzaffer Öniz bey beş yıllık süreyi ‘Sadık yıldızlar gibi bir
parlıyor, bir sönüyor; ama varlığı her an hissedilir durumda’ cümlesiyle
özetledi.
Daha on yaşına
gelmeden üç şeyde marifetli olduğu anlaşılmıştı ayrıca: Yaramazlık, Matematik ve
Edebiyat.
Ünlü hamamın
yakınındaki Karataş Ortaokulu’nu bitirdi. O yıl devlet liselerinin belki de
tarihinde tek bir kez sınavlı olacağı tutmaz mı? Neyse, Salah Birsel’in, Samim
Kocagöz’ün ve Atilla İlhan’ın da okulu olan Atatürk Lisesine girmeyi başardı.
Altı yıl sürecek olan olan lise yılları hem kendi, hem arkadaşları ve de
okurları için unutulmaz olacaktı.
Lisede kimyaya
merak saldı. Hibeler ve düşeşlerin yardımıyla evinde bir kimya laboratuvarı
kurdu. Kendisine kısa zamanda nam kazandıran roketlerinin yanı sıra kimya
şakalarına da başladı. Kendi kendine tutuşan mendiller, suda yanan taşlarla
falan kimya sihirbazı lakabına layık görüldü.
Lise sıralarında
bu yaşa kadar sürdüreceği birkaç işe birden bulaştı. Muntazam idman yapmak,
fizik, kimya, matematik dersi vermek ve alengirli düş kurmak.
1969 yılında 18
yaşındayken Kimya hocasının yokluğunda üç sınıfa kimya dersleri vererek okulun
tarihindeki en genç öğretmen olma sıfat ve şerefine erişti.
1972-1975 yılları
arasında Alsancak’ta Kıbrıs Şehitleri Caddesi’ndeki dairesinde namı şehrin
sınırlarını zorlayan olaylar yaşandı. Bütün bunlar Emanet Apartmanı alt
başlıklı bir romanda ele alındı. Son tashih için sırasını bekliyor.
4 Kasım 1975
tarihinde Ege Üniversitesinde Kimya Mühendisliği’nde 3. sınıf öğrencisiyken
kısa bir hava değişimi için Amsterdam’a gitti. Gidiş o gidiş.
Amsterdam’da ilk
olarak dayısının konfeksiyon atölyesinde çalıştı. Ağır kot kumaş toplarını
sırtında üçüncü kata çıkarmak, beş yüz buruşuk yeleği bir saatte ütülemek,
polis baskına geldiğinde oturumu olmayan terzilerin arka taraftan iple
sarkılarak kaçabilmeleri için adamları oyalamak gibi yeni beceriler edindi.
1977’de eskiden
butik olan dükkân börekçiye çevrildi. Adı Alsancak Börekçisi’ydi. Sabahın ilk müşterileri Türk kumarbazlardı.
Bütün gece oyundan sonra böreklerini yiyip, ayranlarını içip yatmaya
giderlerdi. Onlarda Türk yeraltı dünyasının özet haberlerini bulmak mümkündü.
Sabah on-onbir civarında Amsterdam’ın ilk kuşak Türk restoran sahipleri düşer,
palavracılık sanatından seçme eserler saatleri yaşanırdı. Adam öldürmüş
kabadayılar, jigololar, daha o yıllarda kaşarlanmış işsizler, iş arayan
kaçaklar, hırsızlık malı satan bitirimler, o biçimler, örtülü parlakçılar,
acemi dolandırıcılar ve daha bin çeşit müşteri dükkâna arzı endam eyleyerek
günü renklendirirdi.
Yetmiş sonlarında
Amsterdam hâlâ hippi devrini yaşamaktaydı. Yazarımız ünü yurt dışına taşan The Festival of the Fools gösterilerini
asla kaçırmazdı. O yılların Melkweg’ini, orada iş tutan Türkleri, George
(Cüneyt) Arkın’ın Kara Murat filmlerini oynatan Rex sinemasını 2013 yılının
Kasım’ında yayımladığı Alsancak Börekçisi adlı anı-romanda
ayrıntılarıyla anlattı.
1978 –1981
yılları arasında Rozengracht’taki belediyeye ait spor mekânının ünlü siması
oldu. Gönüllülük bazında bu yıllarda yeni başlayanlara antrenörlük yaptı. Sonra
gözde bir idman yeri olan Splash’e kapılandı. Burada yıllarca yarışmalarda
jürilik yaptı. Sonunda bir ara 1985’te fitnıstan bıktı ve Wushu’ya (kung fu)
başladı. Beş yıl sonra yeniden fitnıs idmanlarına döndü.
Sadık Yemni 1978
–1980 yıllarında pazarlarda döner satma, mobilya taşımacılığı, temizlik
işleriyle iştigal ettikten sonra nihayet bir baltaya sap oldu. Bulduğu iş demir
yollarında köprücülüktü.
Gene o yıllarda
babasının eskiden verdiği iki altın öğütü de dinlemeyerek hem memur oldu hem de
evlendi. 1980 – 1989 yılları arasında
demiryollarında çalıştı. Yazları bikinili kızların bolluğu nedeniyle pek
keyifli bir iş olan köprücülük sonbahardan itibaren kesintisiz bir kimsesizlik
pelerinine bürünmekteydi. Yemni bu kimsesizlik saatlerini okuma, yoğun düşünme
ve yazmayla doldurdu.
1984 yılında
Amsterdam’da kurulan Haber Gazetesi’nde aylık makaleler yazmaya başladı.
Aynı yıl Amsterdam’da Türkçe yayın yapan MTV’de,
Migranten TV- Göçmenler Televizyonu’nda çalışmaya başladı. Söyleşiler ve
sanatçı portreleri yapıyordu. İki işi de gönüllü olarak icra ediyordu.
1985 yılında
Utrecht şehrinde kurulmuş olan İlke Dergisi’nde yazmaya başladı.
Söyleşiler ve makaleleler, arada da öyküler yayımlıyordu. 1986 yılında Hollanda
çapında yapılan belediye meclisi seçimlerine Türkler de katıldı. Çeşitli
bölgelerden 14 kişi seçildi. Yemni o sırada Hollanda Devlet Demiryolları’nda
çalışıyordu. Trenler bedavaydı. Bu nedenle iş ona havale edildi. Böylece
belediye meclisine seçilen üyelerin 14’üyle de yaşadıkları yerlerde teke tek
söyleşi yapma şansına erişti. Yıllarca Türkçe medyanın önemli bir direği olan
İlke Dergisi o yıllarda kapandı.
Bu arada iki kez
Amsterdam’dan temelli kaçma girişiminde bulunmayı ihmal etmedi. Bu tebdili
mekân harekatının ilki Avustalya’ya, Sydney’ye icra edildi. Yemni bir seri
serüvenin ardından gözü arkada kalarak Amsterdam’a geri döndü.
1984’te
Brezilya’nın Rio de Janeiro şehrinde karnavaldan fena halde etkilenerek sürekli
kalmak için bir deneme daha yaptı. Neredeyse başarıyordu. Gene olmadı. Kıl
payıyla Amsterdam kazandı.
1985’te ilk kez
baba olma saadetine erdi. Bunu 1987’de basılan ilk kitabı olan Demirden
Gaga (De ijzeren snavel) izledi. Çoğu demiryolu işçilerinin
hayatlarını anlatan sekiz öyküyle edebiyat arenasına çıktı.
1987 yılında
İlke Dergisi bir öykü yarışması düzenledi. Bu yarışmayla beraber Yemni
(1987-2012) Hollanda’da Türkiyeli göçmenler için yapılan yapılan bütün
yarışmalarda jüri üyesi ya da jüri başkanı oldu. Çeyrek yüzyılda yapılan bütün
yarışmaların kara kutusudur.
1993’te Amsterdam’ın Gülü (De Roos van
Amsterdam) ve 1994’te Amsterdam’ın
Şövalyeleri (De Ridders van Amsterdam) başlıklı polisiye kitapları
yayımlandı. Bu kitaplar Euro-Türk’ün göçmenlik tarihindeki ilk dedektifi
olan Orhan Demir’i yarattı. Bu kitaplar vesilesiyle umuma sunduğu görünür ve görünmez Türkler - zichbaar, onzichbaar Turken, kasıtlı cahillik - opzettelijke onwetendheid vb. terimleri
göçmenlik tarihinde yerini almıştır.
Hollanda Sağlık
Bakanlığının inisiyatifiyle yazdığı on skeç, filme çekilip TRT-INT tarafından
defalarca yayınlandı.
Gene o yıllarda
şu anda artık mevcut olmayan Opstap projesi kapsamında 4-6 yaşları arası
çocuklar için öyküler yazdı. Bu öyküler Türkçe ve Hollandaca olarak
yayımlandılar.
Bunu takip eden
yıllarda Yemni’nin Hollanda’da ikisi Şaban Ol, biri Nahit Güvendi tarafından
sahneye konmuş Karagöz Hollanda’da, Gece Vardiyası ve Paradigma adlı üç
tiyatro oyunu vardır.
1995’te
yayımlanan De Amulet (Muska) adlı
kitabı göçmen Türkiyelilere bir ilki yaşattı. Bu kitap 305 kitap arasından
seçilerek çok prestijli edebiyat ödülü olan
Muska 1996 yılında Metis Yayınları
tarafından basıldı ve Türk edebiyatında fantastik edebiyatı okura edebiyat
değeri olarak kabul ettiren ilk kitap oldu. Bu türün kapılarını ciddi okura
açtı. Tanınmış yazarları bu alanda da eser vermeye teşvik etti.
1996-97
yıllarında Türkiye’nin X Files’ı denebilecek olan bir dizi için Sır Dosyası
senaryoları yazdı. Elinde kullanılmamış 26 öykü bulunduğu için bunları bir gün
Türkiye’de dizi yapma hayalini hâlâ muhafaza etmektedir.
2000 yılında
Hollandaca olarak yayımlanan De Vierde Ster - Dördüncü Yıldız adlı romanı
zamanın ruhunu faş eden ve Daha Yeni Dünya Düzeni’nin habercisi bir yapıt
olarak değerlendirildi.
2001-2004 yılları
arasında lise öğrencilerine fizik ve kimya dersleri vererek eski mesleğini yad
etti. İkinci kuşak göçmen gençlere Türkçe dersleri verdi.
2002, 2003 –
2004 yıllarında birçok derneğin bir araya gelmesiyle oluşan ortak panellerin
organize ettiği öykü ve Şiir yarışmalarında jüri üyesiydi.
Türkiye’de 2002
yılında Metros, 2003’te Çözücü, 2004’te Ölümsüz
ve 2005’te Yatır adlı romanları (Everest Yayınları) yayımlandı.
2005 Şubat’ında
Türkiye’de ilk kez yayımlanan (Metis yayınları) 1002. Gece Masalları
adlı fantastik öykü derlemesinde Bekleme
Odası adlı öyküsüyle katıldı.
2005 yılında
UETD-Avrupa Türk Demokratlar Birliği çerçevesinde Hollanda Türk Yazarlar
Birliği Başkanı oldu.
Bu süre içinde çeşitli etkinliklerinin içinde en kayda
değenleri şunlardır:
2006’da Hollanda’daki ilk
Türk think tank’i olan Fikir
Yongalama Kulübü’nü kurdu. Yıllarca moderatörlüğünü üstlendi. Avrupa’da
benzeri çok az olan bu kulüp şu 2011’de Amsterdam Tartışmaları adını
aldı ve şu anda faaliyetlerine devam etmektedir.
2005 yılında Kopenhag
Kriterleri’nin yanı sıra Konya Kriterleri’nin de konuşulması gerektiğini
savunan bir yazı yayımladı. Arama motorlarından bu konu hakkında kolaylıkla
bilgi edinebilirsiniz.
2007 yılı başında yazar
Atilla İpek’in teknik yardımıyla ODA Edebiyat ve Felsefe Dergisi’ni kurdu. İki ayda bir yayınlanan
dijital dergi bünyesinde özellikle genç yazarları barındırdı.
www.odasanat.org’tan eski sayılara göz atılabilir.
2009 yılında Platform Dergisi’nin
katkısıyla Hollanda’da Türkçe yazan yazarlar tarihinde ilk kez buluştu. Birinci
Türkçenin Yazarları Platformu 30 küsur Türkçe yazan yazarı bir araya
getirdi.
İki politik
cinayetin ardından 2002-2006 yılları Hollanda’sının gerilimli havasını, yabancı
düşmanlığının suni olarak körüklenmesini anlatan Muhabbet Evi adlı
romanı 2006 yılında Everest Yayınları tarafından basıldı.
2006 yılında
Yemni bir yıllığına köşe yazarlığına döndü. Ayda bir kere yayımlanan Hollanda
Zaman Gazetesi’nde o zamanın ruhunu yansıtan makaleler döktürdü. Bir yıl sonra
yollar çatallanınca yazılara son verdi.
2007 yılında
Yemni lise anılarını baz aldığı Durum
429 (Everest Yayınları) kitabını yayımladı.
2009 yılında Hayal Tozu Gölgecisi (Everest
Yayınları) adlı öykü kitabı yayınlandı.
O yıllarda
çeviri yapmaya başladı. Bernleff’in Buiten
is het Maandag- Dışarısı Pazartesi adlı kitabını Türkçeye kazandırdı. Bunu
Sandra Roeloff’un Bir İdealistin Anıları
adlı kitabı ve 5 ünlü Hollandalı öykücüden birer öykü çevirisi takip etti.
2009 yılı başında Gölge e- Derginin
editörü Ahmet Yüksel yazardan öykü yazmasını istedi. Azami sayfa adedi 6 sayfa olacaktı. Tepe
Dünyaya Taklak adlı öykü derginin 18. sayısında yayımlandı. Bir başladı pir
başladı. Romanların, diğer işlerin yanı sıra beyninde adeta bir öykü fabrikası
açılmıştı. Ocak 2016’ya, 100. Sayıya kadar tek tük aralarla tahminen 70
civarında öykü yazdı. 113. sayıyla dergi yayınına son verdi. Yemni Gölge e-Derginin
nicel ve nitel olarak ele alındığında baş yazarı olduğunu düşünüyor. Ona bu
şansı tanıdığı için Ahmet Yüksel ve derginin ana taşıyıcısı illüstratör Mehmet
Kaan Sevinç’e teşekkürlerimi sunmayı bir borç biliyor.
Bu dergi çizerlerin yanı sıra genç yazarların da
kendilerini geliştirdiği, öykü ortamını soluduğu, ilham ufkunu genişlettiği bir
beşik oldu. Bugün ortalama sayıları otuz kadar olan yerli bilimkurgu
yazarımızın bir kısmı bu ortamdan yetişmedir. Bazı genç yazarların arka
kapak metinlerini yazdı, öykülerini okuyup önerilerde bulundu, birlikte dijital
öykü kitapları çıkardılar. Çok verimli geçen yıllardı.
Yine 2009 yılında iki genç yazarın yardımıyla K2rik ve
Gece adlı altı öykülük bir dijital kitap yayınladı. Bu kitap Türkiye’de bir
ilkti. Bilimkurgu-Fantastik janrındaki kitapta altı öykü vardı ve altı farklı
kadın başkahraman rol oynuyordu. Sırf kadın kahramanlara tahsis edilmiş öykü
kitabıydı. Yazarın şöyle bir özet tanıtımı vardı:
"Önümüzdeki yirmi-otuz yıl içinde hayatımız şu
anlara oranla bayağı bilimkurguvari bir kıvama gelecek. Bu nedenle de
edebiyatımızda kadın okuyucuları daha çok saran, onlara daha etkin rol veren,
aşırı erkeksi bakıştan sıyrılmış öykülerin daha sık yazılması gerekmektedir.
Türk edebiyatında K2rik ve Gece kadın kahramanların bilimkurgu ve fantezi
türünde başat rol oynadığı bir öykü seçkisi olarak bir yeniliktir. Hoş bir
esintidir. Bu seçkinin dünyamızda insan bekasını üstlenmiş olan kadınları
giderek hem okuyucu hem de yazar olarak bilimkurgu-fantastik alanına davet
edecek mütevazı bir örnek olacağını düşünmekteyim."
2009 -2011
yıllarında yine eski mesleğine döndü. Hollanda’da Türkçe olarak yayımlanan Platform Dergisi’nde dosya yazıları,
denemeler yazdı. Dergi için söyleşiler yaptı. Mizah yazıları döktürdü.
Bunca değişik iş deneyimi ve medya geçmişi
Yemni’ye Avrupa’nın, Türkiyeli göçmen toplumunun nabzını tutma şansını verdi.
İslamofobi Tezgâhı, Çokkültürlülük Mavalı, Dinler Arası Diyalog Fesadı,
yabancıların temel sorunları, Türk girişimcilerin dinamizmi, yeniden canlanan
İpek Yolu, Türkçe icra edilen medyanın gücü, üçüncü ve hatta dördüncü kuşağın
vizyonu, Türkiye imajının grafiği, Neo-Oryantalizm, Yeni Haçlı Seferleri, yabancı,
envai çeşit vesayet yapılanması vb. konularına daha derinlemesine bakabildi.
Yemni 4 Kasım
2012 tarihinde Amsterdam’a ayak bastıktan tam tamına 37 yıl sonra Ha gayret-cumburlop yöntemini kullanarak
İzmir’e döndü. 40. yılına girdiğinde Amsterdam’da otuz yıl ikamet ettiği evini
boşalttı. Malının mülkünün bir kısmını hibe etti. Kalanını doğaya teslim ederek
6 Kasım 2014 yılında bu hayatta sahip olduğu fiziki nesneleri 1m3’lük
bir hacme sığar hale getirdi. Böylece yeni bir mahlas kullanmaya hak kazandı. ‘Bir
Metreküplük Adam.’
2012 yılında Arafor, Ağrıyan, Zihin İşgalcileri,
Sınav Hortlağı, Korkulobin, Zaman Tozları-2 ve
Kuşadası’ndan Sevgilerle başlıklı 7
kitap yayımlayarak eski rekorunu aşarak kendini bile şaşırttı. Bunlardan Arafor
K2rik ve Gece’nin daha kapsamlı olanıdır ve dünyada bir ilktir.
Bilimkurgu ve fantastik dalında 15 öykü ve 15 farklı kadın kahraman.
2013 yılında ise
Nar Kitap’tan 5 kitap yayımladı. Muska, Yatır ve Çözücü’ye yeni baskılar
yapıldı. Yazarın listesine iki yeni kitap katılmıştı. 20. kitap İfrit 18.19 ve 21. kitap olan Alsancak Börekçisi.
2013 Mayıs
sonunda patlak veren Gezi Olaylarında arka plandaki gizli servis parmağını
gördüğü için çevresini uyarmak istedi. Bu yüzden sosyal medyada yazar ve okur
çevresinin ağır hakaretlerine maruz kaldı. Sonrasında görmezden gelinmeye
başladı ve kitapları raflarda nadiren raslanır hale geldi.
O yılın 17 – 25
Aralığında hükümete karşı girişilen hukuk darbesiyle ikinci şokunu yaşadı. Bu
sarsıntıyla 2014 yılında iki roman döktürdü. Bunlar 2015’te basıldılar. Yeni
Türkiye romanlarından ilki olan Kayıp
Kedi (Nisan 2015 – Kırmızı Kedi Yayınları) Türk edebiyatındaki ilk
FETÖ karşıtı romandır. Nazarzede
Kliniği (Ekim 2015 – Erdem yayınları)
ise bir çeşit modern Faust
romanıdır. İstanbulda kurulan Dijivesayet - Metaversel ortamı faş eder. Bugünlerin ve yakın geleceğin esintisidir.
2015’te eski
kitaplarından bazıları da yayımlandı. Bunlar: Amsterdam’ın Gülü (2015 – Palto Yayınları) – Zaman Tozları, Sokaklar Benim Yeniden ve Durum 429)
2016 Martında Ela adlı yapay zekâ romanı Erdem Yayınlarından
çıktı. Müslümanlığı seçmiş bir yapay zekâ konusunu işler ve Türk edebiyatında
(Muhtemelen dünyada da) bir ilktir.
Aynı yıl İtibar
Dergisi’nin 54. sayısında Üçüncü Kapı
adlı medeniyet telakkisi muhteviyatlı yazısı yayımlandı. Böylece dünyada ilk
kez modernitenin insanlığı buyur ettiği üç kapı; Samsa kapısı, Faust Kapısı ve
Sahte Kurtuluş Kapısı şeklinde kategorize edildi. Derginin Nisan sayısında yine
bu bağlamda Balonlu Vadi adlı yazısı yayınlandı.
15 Temmuz 2016
gecesi darbe ortamında tanığı olduğu olayları yayınladığı 93. Yıl Marşı
adlı darbe karşıtı bir öyküde bütün açıklığıyla anlattı. On yıldır üzerine
çöreklenen örgütlü ilgi ancak bu tarihten sonra azaldı ve daha nadir hissedilir
hale geldi.
2018 yılında
Ketebe Yayınlarından Hayalet Kapısı adlı kitabı çıktı. Romanda yüksek
teknolojinin yardımıyla muhafazakâr kesimi içerden çürütme konusu
işleniyordu. Bir ilktir.
Aynı yıl Cins
Dergi’de yazmaya başladı. Enteloid, Silisyum ve Türkler, Kapı Meseli, Zihin
Küreyici, Muhayyer Gerçeklik, Geleceği Hatırlayanlar Dergahı, Borges ve
Kemeraltı, Uzun Yürüyüşe Devam bunlardan birkaçıdır.
2019 yılında yine
Ketebe Yayınlarından Çağrılan adlı kitabı çıktı. Bu kitap ülkesel ve
dünya ölçeğinde bir çok yönden ilkleri barındırıyordu. Yapay zekâ ve din-insan
ilişkisi derinliğine işlenmiştir. Sadık Yemni edebiyatımızda akademik
kriterlerin ışığında sufi bilimkurgu türünün ilk yazarı oldu. 2022 Haziranında Manchester
University Press den çıkacak olan Religious Futurism kitabında bir bölüm
kendisine ayrılıyor.
2020’de 2012
yılında İthaki yayınlarınca basılan Ağrıyan adlı romanını çok ciddi
anlamda yenileyerek güncelledi. Kitap Transnational Press tarafından basıldı.
Bu distopik romanda Ağrı dağı insanlığın vicdan merkezi konumunda.
2021 yılında
Sümeyra buran editörlüğünde Edebiyatta Poshumanizm (Transnational Press)
adlı akademik bir eser basıldı. Yemni bu esere Posthüman Aşkın Ezgisi:
Phantomat ve Bedensizlik Özlemi başlıklı yazısıyla katıldı. Kitap bu konuda
yazılmış ilk Türkçe eserdir.
2020 sonlarında araştırmacı
yazar Ömer Faruk İspir’le Fikir Yongaları adlı instagram yayını
yapmaya başladı. Nisan 2022’de fikir yongalamaya devam ediyor.
Yazarın Sadık Yemni
Sözlüğü son on beş yılda güncellenerek bugüne kadar geldi. Dijital ortamda
okunabiliyor.
Yazarın
edebiyatımıza kazandırdığı sözcüklerden bazıları şunlardır: Dijital İnsanat
Bahçesi, Terminatör Kültü, Homo Kul, Paraverse, Das Global, Miyavor.
İnsanlar
çevrimiçi ve çevrimdışı olarak iki gruba ayrılır. Çevrimdışı olmak, devrimdışı
olmak, yani devredışı kalmaktır. - 2010
Yemni, Anadolu’nun,
Türklerin medeniyet telakkisi bağlamında dünyaya edecek sözü olduğuna ve Yeni Türkiye davasına inanıyor. Türklerin uyanışı için çabalıyor ve Türkiye’nin
yepyeni bir paradigmanın beşiği olması ihtimalinden büyük bir heyecan duyuyor
Ve hayat yazı makamında devam ediyor.
B
----------------------------------
Müzmin Bağlantısız olarak kısa bir Sadık Yemni Portresi
Yemni kendini müzmin
bağlantısız biri olarak görüyor. Kendisinin tuttuğu bir futbol takımı yok. Hiç
olmadı. Ülkede eğitimle atılan standart format dışında bir ideolojiye
kapılanmadı. O bahsi geçen formatttan kurtulalı, yani Kemalist Matrix’ten de çıkalı
bir hayli oluyor.
Yemni, Marksist, Stalinist,
Maocu, solcu, sağcı, milliyetçi vb. de olmadı. Tarikatı, kulübü, cemaatı,
partisi de olmadı. Liberal ve demokrat tanımlarına yakın durdu. Bu serbestiyet
sayesinde zaman zaman onurlu asgari müştereklerde farklı görüş ve mensubiyetten
insanlarla işbirliği yapabildi. Bunlardan en öğündükleri güzel Türkçemizin
gurbette yaşatılması ve zengin kullanım kazandırılması için içinde yer aldığı
organizasyonlardır.