Ekonomik
güvence olmazsa kölelik sevgisi hayata geçirilemez. Kölelik sevgisi, insanların
zihin ve bedenlerinde derin ve kişisel bir devrimin sonucunda oluşturulmadıkça
başarılamaz.
Mutlulukla
uyuşmayan tek şey sanat değil, bilim de
uyuşmuyor. Bilim tehlikelidir. Büyük bir özenle ağzına gem vurmak ve zincire
bağlı tutmak zorundayız.
Aldous Huxley – Cesur Yeni
Dünya – İthaki Yayınları – Çevirmen:Ümit Tosun
Allaha teslim olan eşyayı teslim alır.
Sezai Karakoç
‘Hey Cesur Yeni Dünya.’ Shakespeare’in
The Tempest – Fırtına adlı oyununda Prospero’nun kızı Miranda bu sözü sarfeder.
Brave New World. Brave kelimesinin o
sıralarda güzel anlamına da kullanıldığı söyleniyor. Dört asır sonra 1932’de Aldous
Huxley bu başlıkla kaleme aldığı kara ütopya- distopya tarzındaki romanında bu
deyişi hayatında sadece Shakespeare eserleri okumuş olan bir vahşiye, John’a
söyletir.
Roman 26. Yüzyılda dünya çapında on ayrı bölge şeklinde kurulmuş sürekli mutluluk beldelerinden Londra merkezli olanındaki steril hayatı anlatır. Annesiz babasız olarak kitaplara ve çiçeklere nefretle büyütülen çocuklar tüplerde ve baştan sınıfına uygun niteliklerde ve Malthusçu bakışla gerekli sayıda üretiliyor. Alfa çocuklar gri, Gama çocuklar ki aptaldırlar yeşil giyiyorlar örneğin. Delta çocuklar haki, okuma yazma öğretilmeyen Epsilonlar siyah giyiyor. Epsilonlar en alt sınıf olmalarına rağmen cemiyete faydaları dokunacak şekilde organize edilmiş durumda. Bu arada ufak tefek olmak da alt sınıfa ait bir özelliktir. Ev, aile, birlikte yaşamak hepsi unutturulmuştur. Herkes herkese aittir. Kapalı bir sistemde Soma adlı bir hapı kullanarak sürekli mutluluk mertebesinde yaşıyorlar.
Soma
Yazar
istikrar toplumunda kafayı sürekli iyi durumda tutacak, mutluluk hissi verecek
bir kimyasala gerek görüyordu. Çünkü insanlar gerçeğe tahammül edemiyor ve
sürekli olarak ondan kaçmak istiyordu. Alkol ve uyuşturucuların yerini alacak,
aynı zamanda cin ve eroinden daha fazla keyif verecek bir madde gerekiyordu. Soma
kendi sözleriyle hıristiyanlık ve alkolün bütün avantajlarına sahipti ama, yan
etkilerini taşımıyordu. Soma gerçek evrenle zihinler arasına perde çekiyordu.
Huxley 1954 yılında The Doors of Perception - Algı Kapıları kitabıyla ilgi çekti. Elinde Soma yoktu haliyle, ama bir kaktüsten elde edilen halüsinatif meskalini kullanarak algısının nasıl değiştiğini yazdı. İnsanlar gerçeğe ancak ondan kaçarak tahammül edebilir sözünü haklı çıkarırcasına şimdi de olduğu gibi o zaman da bu tür algı yamulmalarına, mertebe değiştirmelerine rağbet büyüktü.
Şövalye John namı diğer Vahşi
Bu
sistemin dışında kalan vahşi dünyada hâlâ anneler babalar vardır. O yüzden
oralarda mutsuzluk kol geziyordur ve sadizmden namussuzluğa kadar her türlü sapkınlık
mevcuttur.
Bernard
Marx sadece Shakespeare okumuş,
trajedileri ezberden bilen sistemin dışında yaşayan John adlı vahşiyi ve hasta annesini artık kimsenin kitap
okumadığı tarih bilinci olmayan mutlu insanların yaşadığı Londra’ya getirir.
John onlardan çok farklıdır. Annesini hastanede ziyarete gitmesi örneğin
tiksinti uyandırır ve sapıklık olarak değerlendirilir.
Cemaat, Özdeşlik ve İstikrar
Aldous
Huxley, Cesur Yeni Dünya kitabı için 1946’da yazdığı önsözde tiranik bir dünya
devletinin bir kargaşanın ardından doğacağını, Cemaat, Özdeşlik, İstikrar
sloganıyla şekilleneceğini ve ekonomik güvence olmadan kölelik sevgisinin
hayata geçirilemeyeceğini söyler. Yapılması gerekli şeyler listesinin başına
çocuk şartlanmasını koyar. Zamanımızda çocuklarımıza sosyal medya göz kulak
oluyor. Adım adım o yolda ilerliyoruz yani.
İsimler Konuşuyor
Romanda
dünya üzerinde yaşayan iki milyar kişinin on bin soyadı paylaştığı söyleniyor.
İsim seçimleri de çok anlamlı. Polly Troçki, , Darwin Bonaparte, Sarojini
Engels, Herbert Bakunin, Morgana Rothschild, Helmholtz Watson, Bernard Marx,
Lenina Crowne, Vahşi John ve romanın en etkin karakteri, Batı Avrupa bölge denetçisi olan Ford
Hazretleri Mustapha Mond.
Darwin
Bonaparte’da olduğu üzere isimler ünlü kimselerden ödünç alınarak bir araya
getirilmiş. Sarojini Naidu Hintli politik aktivist ve şair, onun adı Friedrich
Engels’le bir araya getirilerek Sarojini Engels yapılmış. Lenina Crowne,
Bernard Marx da öyle. Vahşinin adı da rasgele seçilmemiş. Şövalye John. Kurulu
düzenin alternatifini ve iğdişleşmemiş mücadeleci ruhu temsil ediyor.
Henry
Ford otuzlu yılların en güçlü ismi. Romanda sıksık karşılaştığımız Fort Hazretleri
hitabı içinde bolca hiciv de barındırsa buradan kaynaklanıyor. Klasik
Fordizm’in seksen başına kadar dünya ölçeğinde çok etkin olduğu unutulmasın.
Huxley bu romanı 1929’daki büyük ekonomik buhranın Dünya ve İngiltere’deki etkilerinden
ilhamla kaleme aldı. Kitlesel işsizliğe, umutsuzluğa parlementonun çaresiz
kalması onu insanlık için en gerekli şeyin l istikrar olduğu düşünmeye sevk etmişti.
Tercih ettiği isimler bu nedenle dünya buhranına çözüm ararken sarıldığı etkin kimselerdir.
Mustafa Mond
Mond
soyadı Imperial Chemical Industries Ltd.’in ilk başkanı olan Sir Alfred
Mond’dan esinlenerek konulmuştur. Mond yazara 1931’de Britanya’ya akıl, düzen,
istikrar getirecek bir kurum gibi görünen ve moral veren bir firmanın
başındaydı. Roman yazılırken Mustafa ismi o sıralarda dünyaca tanınan kimden ödünç
alınmıştır acaba? Aklıma tek bir isim geliyor.
2020
yapımı Brave New World dizisinde bu dominant beyaz erkek rolünü siyahi bir
aktriste vermelerini çok ilginç buldum. Yandan çarklı Maria kültü mü
desek?
John ve Mond’un
Diyaloğu
İdarecilerin
korkusu üst sınıfın bilinç geliştirmesine yönelikti. Bu bilinç sistemin Somalı
ve mutlu üst sınıf insanların iyilik anlamında mutluluğa olan inançlarını
yitirmelerine neden olabilir ve asıl amacın daha derinlerde bir yerlerde,
fiziksel insanın ötesinde bulunduğuna inanmaya yönelebilirdi. Yaşamın amacının
mutluluğun sürekli kılınması değil, bilincin yoğunlaştırılması ve bilginin zenginleştirilmesi
olduğunu düşünmeye itebilirdi insanları. Bu bağlamda kitabın sonunda yer alan
Vahşi John ve düzenin sembolü olan Mustafa Mond’un diyaloğu çok anlamlıdır.
Vahşi, “Eğer tanrıyı biliyorsanız niye onlara
anlatmıyorsunuz? Tanrı hakkındaki kitapları niye vermiyorsunuz insanlara?”
Mond, “Onlara Othello’yu niye vermiyorsak
bunları da aynı nedenden vermiyoruz. Yüzyıllarca yıl öncesinin Tanrısı’nı
anlatıyorlar. Şimdinin tanrısını değil.”
“Ama Tanrı değişmez ki?”
“İnsanlar
değişir ama.”
“Ne fark eder?”
…
Mond, “İhtiraslarımız ateşini yitirdikçe
tanrı gizlendiği bulutların arkasından görünür, ruhumuz bütün aydınlıkların
kaynağı olan bu varlığı görür ve ona yönelir. Yalnızca gençken ve refah
içindeyken tanrıdan bağımsız olabiliriz. Eskiden tanrı insanlara kendini kitaplarda
yazıldığı gibi gösteriyordu.”
“Şimdi nasıl gösteriyor peki?”
“Yokluk şeklinde.”
“İnsanlar yalnızken hâlâ tanrıya
yönelebilir.”
“Burada kimse yalnız kalamıyor artık.
Yaşamlarını kimse yalnız kalamayacak şekilde düzenliyoruz.”
…
Kölelik Sevgisi
Bu
romana güçlenerek yakında İngilizlerin elinden dünya hakimiyetini alacak olan Amerikan
öcüsüne karşı yazılmış bir hiciv gibi de bakılabilir. Yazarın kendisi hiciv,
kehanet ya da projeden hangisini yazdığını farkında değildi.
Zamyatin’in
Biz (1920-21), Huxley’in Cesur Yeni Dünya ‘sı (1932), Koestler’in Gün Ortasında
Karanlık(1940), Orwell’in Bir Dokuz Yüz Seksen Dört’ü (1949) birlikte ele
alındığında zamanlarının ruhunu, küresel aklı iyi okuyan, sezgileri güçlü
yazarların bizleri geçen yüzyılın ilk yarısından bugünler için uyardıklarını
söyleyebiliriz.
Cesur
Yeni Dünya’da transhümanizm, çiplenme, cyborglar, robotlar, holografik
bedenler, zihnin harddiske indirilmesi, Dijital Kafes, Dijital Politbüro,
Blockchain tabanlı yönetim gibi konular işlenmiyor. Teknoloji gelişmez
geliştirilir diyenler ne kadar haklı. O istikrarlı! beldede Soma hapları
yutarak mutluluk soluyan insanlar bütün bunları bilmiyor, ama bizleri bekleyen
yakın gelecekle Büyük Sıfırlama, ailenin önemsizleştirilmesi, mahremiyetin
ılgası, dayatılmış istikrar, bilginin saklanması, sanatın yasaklanması, tanrı
kavramının gölgelenerek vahinin önce gönüllerden, sonra da dillerden silinmesi
süreci ve kölelik sevgisi gibi çok temel çakışma noktaları mevcut.
Yapımı
süren sözümona Güzel Yeni Dünya’lardan birine doğru adım adım ilerletildiğimiz
zamanlardayız. Covid-19, cinsiyetsiz toplum enjeksiyonları vb. bu amaca hizmet
ediyor. Bakalım Batı’da Vahşi, Şövalye John ruhlu kimseler buna direnebilecekler
mi? Bizler şu anda yeni bir farkındalık inşa ediyoruz. İşe tepeden tırnağa bilgiyle
donanmış bir şekilde eşyayı teslim alarak başlayacağız.
---------