13 Aralık 2017 Çarşamba

Amsterdam'da 8. Türkevi Konuşması

8. Türkevi Konuşmaları Amsterdam’da yapıldı.


Moderatör: Veyis Güngör

Türkevi Topluluğu’nun geleneksel ‘Türkevi Konuşmaları; Söyleşi-Seminer’ faaliyetinin 8.si Amsterdam’da gerçekleştirildi. Toplantıya uzun yıllar Hollanda’da yaşayan ve Türkiye’ye dönüş yapan yazar Sadık Yemni misafir konuşmacı olarak katıldı. Yemni konuşmasında Türkiye’ye geri döndüğünde karşılaştığı sosyal olaylara ve İsrailli yazar Harari’nin son kitabı Homo Deus – İnsan Tanrı başlıklı kitabına ve bu kitap için kaleme aldığı ‘Ahir Zaman Kehaneti’ başlıklı incelemesine değindi. Kalabalık ve farklı bir dinleyici grubuna hitap eden Sadık Yemni, hem Hollanda’daki eski dostlarıyla hasret giderdi hem de insanlığın geleceği ile ilgili bir fikir alışverişinin yapılmasına vesile oldu.

Sadık Yemni uzun yıllar Hollanda’da yaşamış bir Avrupalı Türk gözüyle Türkiye’deki sosyal gelişmelere geçmeden önce, dönüş hikayesini özetledi. Türkiye’ye geri dönüş yaparken herhangi bir hesap kitap yapmadığını, Hagayretcumburlop metoduyla, ha gayret diyerek geri dönüş yaptığını söyledi.

Tam tamına 37 yıllık bir Hollanda tecrübesine sahip olan Sadık Yemni, bir Kasım ayında Hollanda’ya geldi ve yine bir Kasım ayı Hollanda’dan ayrıldı. Her sokağında farklı, özellikle her parkında spor aktiviteleri anıları olan Sadık Yemni zaman zaman kısa da olsa Hollanda’yı ziyaret ediyor.

37 yıl sonra Türkiye’ye dönen Sadık Yemni’yi ilk etkileyen ve şoke eden olay 31 Mayıs Gezi olaylarının yaşadığı kente yansımasıdır. Sadık Yemni haziran başında bir akşam 169 nolu belediye otobüsüyle Balçova’ya giderken yaşadıklarına bir anlam veremez. Olaylara romancı gözüyle bakan Yemni, sanki halkta ‘ortalık yansın, batsın, ne olursa olsun’ mantığı olduğunu gözlemler. ‘Önce Vatan’ gibi asgari müştereklerden filan bahsetmek abesle iştigaldir adeta. Çünkü bazı gruplarda öyle öfke vardır ki, anlamak mümkün değil. Kendine has sözlüğü olan Sadık Yemni Gezizekâlı kavramı yerine, Gezileptik kavramını geliştirdi. Bu diğerine göre en azından tedavisi mümkün bir arızdır.  

Sadık Yemni ikinci şoku 17- 25 Aralık Hukuk Darbesi sırasında yaşar. Olaylar öyle aşikardır ki, resmen devletin varlığına yapıan bir hain girişimdir. Bir şeyler yapılması gerektiğini düşünür. Harekete geçer ve 2014 yılına bu konuları işleyen ‘Kayıp Kedi’ romanını yazar ve 2015’te yayınlar. Bu roman Türk edebiyatındaki ilk FETÖ karşıtı romandır. Ancak metindeki mesaj daha sonra anlaşılacaktır.

Üçüncü şok ise, 15 Temmuz kanlı kalkışmasıdır Sadık Yemni’nin Türkiye gözlemlerinde. O akşam Yemni, bir grup arkadaşıyla skype’den durum muhasebesi yapıyordur. Dışarıda bir hareketlilik vardır. Komşuları grup halinde sevinçle 10. Yıl marşını söylemektedirler. Komşuları Erdoğan ve iktidarının sona ereceği için sevinçlidirler. Fetöizmin yıkıcı tehlikesinin bilincinde değillerdir. Yemni bu sevince bir anlam veremez. Ancak kalkışma bastırılınca, komşularının büyük bir hayal kırıklığına uğradıklarına şahit olur. Ve Sadık Yemni yaşananları anlatmak üzere 93. Yıl marşı öyküsünü kaleme alır ve yayınlar. Yemni’nin gözlemi bu tür kimselerin örselenmiş bir bilince sahip oldukları şeklindedir. Öfke ve kinleri’tavan yaptığı için doğru ile yanlışı ayırd edemez duruma düşmüşlerdir.

Toplantının ikinci bölümünde Sadık Yemni, İsrailli tarihçi Yuval Noah Harari’nin ‘Homo Deus – Yarının Kısa Bir Tarihi’ adlı kitabına verdiği cevaplar üzerinde durdu. Yemni dünyada çok satan kitaplar arasında yer alan Homo Deus – İnsan Tanrı (2015) adlı kitap İnsanlığı yarınlarda bekleyen akıl almaz gelişmelerden söz ediyor. Yazar kısa şöyle betimliyor:
Bunun yanı sıra Homo Sapiens’in geçmişi, tarih, siyaset, evrim teorisi, modernite, kapitalizm, hümanizm, dinler vb. de ana meselenin bileşeni durumunda’ diyor. Yemni şöyle devam ediyor: ‘Kitap bilişsel bilimlerin önemli kavramlarının başlıcalarını ustalıkla ele alıyor, ama bu kitabın yaptığı toplam etkiyi çok etkilemiyor.  Özellikle iktisadi ve siyasi konulardaki acemi işi kestirimleri, Müslümanlara karşı takındığı hasmane tavır ve kasıtlı cahilliği kitabın kalitesini düşürüyor.
Sadık Yemni, Harari’ye cevap verirken, 3. Kapı adlı bir tez ortaya atıyor. Bu aslında moderniteye, Batı Medeniyeti’ne  verilen bir cevaptır. Yemni’ye göre birinci kapı Samsa kapısıdır yani değişim kapısı. Kafka’nın Dönüşüm adlı öyküsünden esinlenmiştir. Roman kahramanı Gregor Samsa bir sabah uyandığında kendini kocaman bir böceğe dönüşmüş bulur. Modernite de insanları bütün vaadlerine rağmen fıtratından sıyırarak böceğe çeviriyor.

İkinci kapı ise Faust kapısıdır. Dr Faust’un ünlü hikâyesinden esinlenilmiştir. Genç ve güçlü olabilmek için ruhunu şeytana satan adamdır. Güç ve iktidar için her şeyi yapabilen, etik değerleri inkâr edebilen ihtiraslı kimselerin kapısı. Yazarın makalesinden bir alıntı yapayım:
Spengler’a göre “Faustvari medeniyeti kuran Batılı insan gururludur, bu trajik bir durumdur, o çabalar ve yaratırken için için gerçek hedefe hiçbir zaman erişemeyeceğini bilir. ‘Eğer optimizm ödleklikse, bu medeniyetin en üstün başarısının Faustvari kışta gerçeklikten kaçış olduğu anlamına gelir.” Yani Faustvari Medeniyet kaçınılmaz olarak çöküşünü, büzülüşünü, güç kaybını sembolize eden kış sezonuna girmişti. Ona göre Batı insanı individualist, rasyonalist, emperyalist, sekülarist, huzursuz (restless) ve ırkçıydı. Bu onun Faustvari ruhunun özellikleriydi. Bu ruh Hıristiyanlığa dönüşmüş ve böylelikle Faustvari – Hıristiyan bir ahlak oluşmuştu. Kısaca Harari’nin moderniteyi insanın ruhunu şeytana satması şeklinde ifade etmesi bu kitaba ve meslektaşı Spengler’ın 100 yıl önceki kehanetinin doğru çıkmasının belirtilerinin göründüğü bugünlere göndermedir. Fakat nedense yazar modernitenin kuşatıcı, belirleyici zembereği olan siyonizmden söz etmez.

Üçüncü kapı ise Kurtuluş Kapısı’dır. Bu kapı sonu izm’le biten ideolojilerin ve içlerindeki hakkı arama cevherini yitirerek kültüre evrilmiş dinlerin de yeridir. Bunlar bir zamanlar  insanları kurtuluşa erdireceklerini vaad etmişlerdi. Fos çıktı. Ancak bu kapı şu sıralar tamirat dönemindedir ve büyük hayal kırıklıkları yaşatmıştır. Yeniden açıldığında içinden spirtüalizm, transhümanizm, insanlık 2.0 çıkacak ve dünyadaki yaşam bir başka mertebeye evrilecektir.

Son olarak Sadık Yemni’nin ortaya attığı 4. Kapı, aslında esas 3. Kapı, gerçek Kurtuluş Kapısı ise ‘Hakikat Kapısı’dır. Yemni’ye göre bu kapının da durumu pek iyi değil. Ama bir ümit bulunmaktadır. İnsanlık için yegâne umuttur hatta. Anahtarı da İstanbul’dur. Yani ‘21.yüzyılın ilahiyatçıları bu çağın bilimsel gelişmelerini bilen ve dini metinleri yeniden yorumlayabilen özelliklere sahip olmak zorundadır’.

Veda Hutbesi geleceğin sırlarını vermektedir aslında:  ‘Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Adem’in çocuklarısınız. Adem ise topraktandır. Arabın Arab olmayana, Arab olmayanın da Arab üzerine üstünlüğü olmadığı gibi kırmızı tenlinin siyah üzerine siyahın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allahtan korkmaktadır. Allah yanında en kıymetli olanınız ondan en çok korkanınızdır. Azası kesik siyahi bir köle başınıza emir olarak tayin edilse sizi Allahın kitabıyla idare ederse onu dinleyiniz ve itaat ediniz.’

Sadık Yemni bizi kim kurtaracak sorusuna şu cevabı veriyor: ‘Allaha iman eden, takva sahibi, bunun yanı sıra bilgiyle de mücehhez olan Kul İnsan – Homo Kul’dur. Homo Kul, iblisin kumandasındaki kötücül Homo Deus’a karşı çıkacak’.

                                                                                      Veyis Güngör - Amsterdam 1  Aralık 2017

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder