8. Türkevi Konuşmaları
Amsterdam’da yapıldı.
Moderatör: Veyis Güngör
Türkevi
Topluluğu’nun geleneksel ‘Türkevi Konuşmaları; Söyleşi-Seminer’ faaliyetinin 8.si
Amsterdam’da gerçekleştirildi. Toplantıya uzun yıllar Hollanda’da yaşayan ve
Türkiye’ye dönüş yapan yazar Sadık Yemni misafir konuşmacı olarak katıldı.
Yemni konuşmasında Türkiye’ye geri döndüğünde karşılaştığı sosyal olaylara ve İsrailli
yazar Harari’nin son kitabı Homo Deus – İnsan Tanrı başlıklı kitabına ve bu
kitap için kaleme aldığı ‘Ahir Zaman Kehaneti’ başlıklı incelemesine değindi. Kalabalık
ve farklı bir dinleyici grubuna hitap eden Sadık Yemni, hem Hollanda’daki eski
dostlarıyla hasret giderdi hem de insanlığın geleceği ile ilgili bir fikir
alışverişinin yapılmasına vesile oldu.
Sadık
Yemni uzun yıllar Hollanda’da yaşamış bir Avrupalı Türk gözüyle Türkiye’deki
sosyal gelişmelere geçmeden önce, dönüş hikayesini özetledi. Türkiye’ye geri
dönüş yaparken herhangi bir hesap kitap yapmadığını, Hagayretcumburlop metoduyla, ha gayret diyerek geri dönüş yaptığını
söyledi.
Tam
tamına 37 yıllık bir Hollanda tecrübesine sahip olan Sadık Yemni, bir Kasım
ayında Hollanda’ya geldi ve yine bir Kasım ayı Hollanda’dan ayrıldı. Her
sokağında farklı, özellikle her parkında spor aktiviteleri anıları olan Sadık
Yemni zaman zaman kısa da olsa Hollanda’yı ziyaret ediyor.
37
yıl sonra Türkiye’ye dönen Sadık Yemni’yi ilk etkileyen ve şoke eden olay 31
Mayıs Gezi olaylarının yaşadığı kente yansımasıdır. Sadık Yemni haziran başında
bir akşam 169 nolu belediye otobüsüyle Balçova’ya giderken yaşadıklarına bir
anlam veremez. Olaylara romancı gözüyle bakan Yemni, sanki halkta ‘ortalık
yansın, batsın, ne olursa olsun’ mantığı olduğunu gözlemler. ‘Önce Vatan’ gibi
asgari müştereklerden filan bahsetmek abesle iştigaldir adeta. Çünkü bazı gruplarda
öyle öfke vardır ki, anlamak mümkün değil. Kendine has sözlüğü olan Sadık Yemni
Gezizekâlı kavramı yerine, Gezileptik kavramını geliştirdi. Bu diğerine göre en
azından tedavisi mümkün bir arızdır.
Sadık
Yemni ikinci şoku 17- 25 Aralık Hukuk Darbesi sırasında yaşar. Olaylar öyle
aşikardır ki, resmen devletin varlığına yapıan bir hain girişimdir. Bir şeyler
yapılması gerektiğini düşünür. Harekete geçer ve 2014 yılına bu konuları
işleyen ‘Kayıp Kedi’ romanını yazar ve 2015’te yayınlar. Bu roman Türk edebiyatındaki
ilk FETÖ karşıtı romandır. Ancak metindeki mesaj daha sonra anlaşılacaktır.
Üçüncü
şok ise, 15 Temmuz kanlı kalkışmasıdır Sadık Yemni’nin Türkiye gözlemlerinde. O
akşam Yemni, bir grup arkadaşıyla skype’den durum muhasebesi yapıyordur. Dışarıda
bir hareketlilik vardır. Komşuları grup halinde sevinçle 10. Yıl marşını
söylemektedirler. Komşuları Erdoğan ve iktidarının sona ereceği için sevinçlidirler.
Fetöizmin yıkıcı tehlikesinin bilincinde değillerdir. Yemni bu sevince bir
anlam veremez. Ancak kalkışma bastırılınca, komşularının büyük bir hayal
kırıklığına uğradıklarına şahit olur. Ve Sadık Yemni yaşananları anlatmak üzere
93. Yıl marşı öyküsünü kaleme alır ve yayınlar. Yemni’nin gözlemi bu tür
kimselerin örselenmiş bir bilince sahip oldukları şeklindedir. Öfke ve kinleri’tavan
yaptığı için doğru ile yanlışı ayırd edemez duruma düşmüşlerdir.
Toplantının
ikinci bölümünde Sadık Yemni, İsrailli tarihçi Yuval Noah Harari’nin ‘Homo Deus
– Yarının Kısa Bir Tarihi’ adlı kitabına verdiği cevaplar üzerinde durdu. Yemni
dünyada çok satan kitaplar arasında yer alan Homo Deus – İnsan Tanrı (2015) adlı
kitap İnsanlığı yarınlarda bekleyen akıl almaz gelişmelerden söz ediyor. Yazar
kısa şöyle betimliyor:
Bunun yanı sıra Homo Sapiens’in
geçmişi, tarih, siyaset, evrim teorisi, modernite, kapitalizm, hümanizm, dinler
vb. de ana meselenin bileşeni durumunda’ diyor. Yemni şöyle devam ediyor:
‘Kitap bilişsel bilimlerin önemli kavramlarının başlıcalarını ustalıkla ele
alıyor, ama bu kitabın yaptığı toplam etkiyi çok etkilemiyor. Özellikle iktisadi ve siyasi konulardaki
acemi işi kestirimleri, Müslümanlara karşı takındığı hasmane tavır ve kasıtlı
cahilliği kitabın kalitesini düşürüyor.
Sadık
Yemni, Harari’ye cevap verirken, 3. Kapı adlı bir tez ortaya atıyor. Bu aslında
moderniteye, Batı Medeniyeti’ne verilen
bir cevaptır. Yemni’ye göre birinci kapı Samsa kapısıdır yani değişim kapısı. Kafka’nın
Dönüşüm adlı öyküsünden esinlenmiştir. Roman kahramanı Gregor Samsa bir sabah
uyandığında kendini kocaman bir böceğe dönüşmüş bulur. Modernite de insanları
bütün vaadlerine rağmen fıtratından sıyırarak böceğe çeviriyor.
İkinci
kapı ise Faust kapısıdır. Dr Faust’un ünlü hikâyesinden esinlenilmiştir. Genç
ve güçlü olabilmek için ruhunu şeytana satan adamdır. Güç ve iktidar için her
şeyi yapabilen, etik değerleri inkâr edebilen ihtiraslı kimselerin kapısı. Yazarın
makalesinden bir alıntı yapayım:
Spengler’a göre “Faustvari
medeniyeti kuran Batılı insan gururludur, bu trajik bir durumdur, o çabalar ve
yaratırken için için gerçek hedefe hiçbir zaman erişemeyeceğini bilir. ‘Eğer
optimizm ödleklikse, bu medeniyetin en üstün başarısının Faustvari kışta
gerçeklikten kaçış olduğu anlamına gelir.” Yani Faustvari Medeniyet kaçınılmaz
olarak çöküşünü, büzülüşünü, güç kaybını sembolize eden kış sezonuna girmişti. Ona göre Batı insanı individualist, rasyonalist,
emperyalist, sekülarist, huzursuz (restless) ve ırkçıydı. Bu onun Faustvari
ruhunun özellikleriydi. Bu ruh Hıristiyanlığa dönüşmüş ve böylelikle Faustvari
– Hıristiyan bir ahlak oluşmuştu. Kısaca Harari’nin moderniteyi insanın ruhunu
şeytana satması şeklinde ifade etmesi bu kitaba ve meslektaşı Spengler’ın 100
yıl önceki kehanetinin doğru çıkmasının belirtilerinin göründüğü bugünlere
göndermedir. Fakat nedense yazar modernitenin kuşatıcı, belirleyici zembereği
olan siyonizmden söz etmez.
Üçüncü kapı ise Kurtuluş Kapısı’dır. Bu kapı sonu izm’le biten
ideolojilerin ve içlerindeki hakkı arama cevherini yitirerek kültüre evrilmiş
dinlerin de yeridir. Bunlar bir zamanlar insanları kurtuluşa erdireceklerini vaad
etmişlerdi. Fos çıktı. Ancak bu kapı şu sıralar tamirat dönemindedir ve büyük
hayal kırıklıkları yaşatmıştır. Yeniden açıldığında içinden spirtüalizm,
transhümanizm, insanlık 2.0 çıkacak ve dünyadaki yaşam bir başka mertebeye
evrilecektir.
Son olarak Sadık Yemni’nin
ortaya attığı 4. Kapı, aslında esas 3. Kapı, gerçek Kurtuluş Kapısı ise
‘Hakikat Kapısı’dır. Yemni’ye göre bu kapının da durumu pek iyi değil. Ama bir
ümit bulunmaktadır. İnsanlık için yegâne umuttur hatta. Anahtarı da İstanbul’dur.
Yani ‘21.yüzyılın ilahiyatçıları bu çağın bilimsel gelişmelerini bilen ve dini
metinleri yeniden yorumlayabilen özelliklere sahip olmak zorundadır’.
Veda Hutbesi geleceğin
sırlarını vermektedir aslında: ‘Ey
insanlar! Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Adem’in çocuklarısınız.
Adem ise topraktandır. Arabın Arab olmayana, Arab olmayanın da Arab üzerine
üstünlüğü olmadığı gibi kırmızı tenlinin siyah üzerine siyahın da kırmızı tenli
üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allahtan korkmaktadır.
Allah yanında en kıymetli olanınız ondan en çok korkanınızdır. Azası kesik
siyahi bir köle başınıza emir olarak tayin edilse sizi Allahın kitabıyla idare
ederse onu dinleyiniz ve itaat ediniz.’
Sadık Yemni bizi kim
kurtaracak sorusuna şu cevabı veriyor: ‘Allaha iman eden, takva sahibi, bunun
yanı sıra bilgiyle de mücehhez olan Kul İnsan – Homo Kul’dur. Homo Kul, iblisin
kumandasındaki kötücül Homo Deus’a karşı çıkacak’.
Veyis Güngör - Amsterdam 1 Aralık 2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder