Kapının zili tek bir kez çaldığında divanda oturur durumda uyuyakalmış olan
genç kadının omuzları kıpırdadı. İstemem, şimdi olmaz der gibiydi sanki. Sol
eli yumruk şeklinde sıkılıydı. Gözleri panikle açıldığında bir şey yapabilmesi
için çok geçti. Filmin sonu içeri girmişti. Bulunduğu yer bu yaşamda canlı
olarak içinde yer kapladığı son mekân olacaktı.
“Aslı Otlubayır hanım çekim için hazır mısınız?”
İki
külüstür divan, bir koltuk ve bir televizyondan ibaret oturma odası
kalabalıklaşmıştı birden. Kamerası çekim yapan bir kameraman, ses kaydı için
elinde metal sopasının ucunda mikrofon taşıyan biri ve kara gözlükler takmış
olan rejisör. Bu ekibi üç haftadır çok yakından tanımıştı. Hayatını cehenneme
çeviren bir beraberlik geçirmişlerdi.
Aslı uykunun mahmurluğundan iyice sıyrılmıştı. Ayağında spor
ayakkabıları, üstünde eşofman vardı. Aklından bir hamle yapıp kapıdan dışarı
fırlamak geçtiyse de hemen vazgeçti. Son haftaların öğrettiği şey ağır bir
çaresizlik şeklinde sırtına abanmıştı. Parası yoktu. Cep telefonunu sokakta bir
yerde düşürmüştü. Kaçması mümkün değildi artık.
“Başka seçeneğim var mı?”
“Söz gelişi canım.” Dedi rejisör. Klasik dikimli yeni bir cin pantolon,
kemerinin üzerine üzerine saldığı grimsi bir gömlek giymişti. Yaşı taş çatlasa
otuz falandı. Aynı yaşlardaki kameraman ve sesçi de spor giyimliydiler.
Tavırlarında profesyonel bir nezaket ve rahatlık vardı. yüzlerinde buraya
ölümünü kaydetmeye geldiklerinin tek bir belirtisini bile görememekteydi.
Aslı ayağa kalktı ve eliyle koridoru işaret
etti. Kara gözlüklü genç adam anlayışla başını salladı. Kadın koridora
çıktığında sokak kapısı gözüne bayağı baştançıkarıcı göründü. Kimse arkasından
gelmemişti. Öğle üzeri üç falandı. Sokak insan kaynıyor olmalıydı. İçinden
kaçsana ahmak diyen yana aldırmadan tuvalete girdi ve çişini yaptı. Yaşadığı
çalkantılı ve aşırı gerilimli hayat her hücresini yormuştu. Aynı şeyleri
yinelemeye kalkışacak hali yoktu artık. Aklının erdiği her şeyi denemiş ve
sonuç alamamıştı. O Allahın cezası Meliha hayatındaki düzenin bütün çivilerini
sökmüştü.
Bir
ay kadar önce Meliha birden arayınca şaşırmıştı. Araları bir süredir limoniydi.
Yeni numarasını nasıl bulabildiği sorusunu sormayı iş işten geçtikten sonra
akıl edebilmişti. Meliha Demirci birlikte çalıştıkları turistik otel ve
pansiyon açanlara tavsiye veren büroda ayağını kaydırmak için elinden geleni
ardına koymadığı biriydi. Bir çok yönden kendinden çok yetkindi. Daha gençti.
Zekası harlıydı. Almancası ve Rusçası vardı üstelik. Kıskançlıktan
çatlamaktaydı. Sonunda altı yıldır çalıştığı bürodan atılan kendisi olmuştu.
Bütün bunlar iki yıl önceydi. Kadının kendinden nefret etmesi için iyi bir sebebi
vardı, ama bu tür bir cezayı hak etmemişti. Bu kadarı çok fazlaydı. Vicdansızlıktı.
“Seni şey için aradım. Duydum ki, kendi işyerini kurmaya
hazırlanıyormuşsun. Umarım başarılı olursun. Özlüyoruz hepimiz seni burada. Ara
sıra bahsin açılıyor. Ve de... Şunun için aradım, duyunca çok şaşıracaksın
valla.”
Yeni bir film kiralama firması kurulmuştu. Öyle
artık kalite olarak iyice elden gitmiş Hollywood filmleri ya da bağımsız film
denen hafiflikler değildi pazarladıkları. G film dedikleri bir ürünü
pazarlıyorlardı. Filmler yerliydi. Televizyon ya da film salonlarında
gösterilmiyorlardı. Ancak üyelerin gözlerine açıktı. Birinin tavsiyesiyle üye
olunabiliyordu. Depozito falan alınmıyordu. Kayıt olmak gerekmiyordu. Basılı
broşür yoktu. İstediğiniz cinsi söylüyordunuz sadece. Filmi şirket seçiyordu.
Ama bu asla hayal kırıklığı yaratmıyordu. Filmler benzersiz derecede etkiliydi.
Film başına 35 TL ödenmekteydi. Buna teslimat ve geri alma servisi de dahildi.
Filmler küçük bütçeyle kotarılmaktaydı, ama gönüllü
katılım sayesinde kaliteleri müthişti. Meliha bu gönüllü katılım ve müthiş
sözcüklerini en az üç kez yinelemişti.
Filmler müthişti gerçekten. İlk önce korku filmi kiralamıştı. Üç öğrenci
kız Bolu yakınlarında bir yerde bir kampa gidiyorlardı. Uluslararası
öğrencilerin geldiği hoş bir yerdi. Gece ateşin başında korku hikayeleri
anlatıp yatıyorlardı. Ertesi sabah kızlardan birinin kayıp olduğu
anlaşılıyordu. Polise haber veriliyordu. Bu arada bir arama ekibi kuruluyordu.
Film ormanda arama yapan beş gencin teker teker öldürülmesini konu etmişti. En
sona kalan kız gece olunca dört adet yürüyen cesetle karşılaşınca kaçmağa
başlıyordu. Bütün gece süren kaçma kovalama sonunda kızın kayıp arkadaşının
cesedini bulmasıyla sonuçlanıyordu. Cesedin yanında kendi cesedi de
bulunmaktaydı. Bütün gece serüveni yaşatan şey kızın ölüme direnmesiydi. Aslında
altısı da yolda geçirdikleri bir araba kazasında ölmüşlerdi. Bu kimbilir kaç
kez ısıtılmış tanıdık bildik konuya rağmen çok etkilenmişti. Sahneler inanılmaz
gerçekçiydi. Aslı gece uyuyamamıştı bu yüzden.
İkinci film erotik janrındaydı. Kendi yaşındaki bir kadın kocasından
ayrıldıktan sonra kırmadığı ceviz bırakmıyordu. Aysun adlı kadınla kendini
acaip identifize etmişti. Bacaklarındaki selüloitleri bile aynıydı. Filmdeki
erotik sahneler çok etkiliydi. 33 yaşındaydı. Böyle bir heyecanı on altı yaşında bile yaşamamıştı. Sadece
sonu çok kanlı bitmiş, kadın hiç ummadığı bir adam tarafından piyano teliyle
boğularak öldürülmüştü. Bütün filmler nasıl başlarsa başlasın bir yerde şiddet
işe karışıyor ve ölümlere neden oluyordu.
Çok
arkadaşı yoktu. Bu film kulübünü başta annesi ve teyzesi olmak üzere en az beş
tanıdığına tavsiye etmek isterdi, ama bir kural vardı. Önce dört film kiralayıp
asil üye haline geçmek gerekmekteydi. Asil üye olmak ölümcül bir hatta
geçmekti. Nasıl bilebilirdi? Allahın belası Meliha yüzünden hayatı allak bullak
olmuştu. Annesinin ve teyzesinin verilmiş sadakaları vardı. Belaya
bulaşmamışlardı.
Beşinci filmi ısmarladığında her zamanki yakışıklı kurye yerine şu anda
oturma odasında bulunan çekim ekibi gelmişti. Serüven filmi ısmarlamıştı. Kendisine
bir serüven filminde rol alacağı söylenmişti. Kural böyleydi. G film kulübünden
dört film kiralayıp başkalarının hayatlarını, onların serüvenleri ve
sorunlarına tanık olduktan sonra sıranız geliyordu. İyi organize edilmiş bir
şaka gibiydi. Rejisör baş rol için seçildiğini, sapık bir katil tarafından
kovalanan bir kadını oynayacağını söylemişti. Bu arada kamera çekim
yapmaktaydı.
Bir
yanı duyduğu şeylerin şaka olmadığını kavramaktaydı, ama üç serseriyi de kapı
dışı etmişti. O gece uyurken, bu arada belki yirmi defa aradıysa da Meliha’ya
ulaşamamıştı, birden uyanmıştı. Baş ucunda biri duruyordu. Karanlıktı. Yüzü
görülmüyordu. “Dumanı hissediyor musun? Evini yaktım. Kaç şimdi. Yakalarsam seni
akıl almaz işkencelerle öldüreceğim. Bunları başkalarına anlatırsan Eski
Foça’da kalan annen, teyzen, kuzenin ve sabık kocan öldürülecek. ” Diye
fısıldamış ve onların fotoğraflarını gösterdikten sonra çekip gitmişti. Aynı
anda kokuyu almıştı. Yataktan doğrulduğunda yangının çalışma odasından
başladığını ve acele etmezse kül olup gideceğini anlamıştı. Zarar korkunçtu.
İtfaiye yangını söndürdüğünde yangın sigortası bulunmayan dairesinde işe
yarayacak pek az şeyi kalmıştı.
İyi
ki, bankada biraz parası vardı. Annesinden de yardım alabilirdi gerekirse. Kendine
ev aramaya başlamıştı. Ne G film şirketinden, ne de sapık katilden falan söz
etmemişti kimseye. O filmleri izledikten sonra polis korumasına pek güvenemez
olmuştu. Ayrıca her şeyi göze alır bunu yaparsa gazetelerin ve televizyonun baş
köşelerinde görünür ve bir daha iş yeri falan kuramazdı geri kalan hayatında. Susmuştu.
Geçici olarak kaldığı bir arkadaşının evinde siyah maskeli sapık katil
tarafından ilk tecavüze uğramıştı. Adam elini ayağını bağladıktan sonra
kendisine sabaha kadar defalarca tecavüz etmişti. Teninde on bir kez sigara
söndürerek üstelik.
Senaryoya uygun eylemde bulunması gerekmekteydi. Durmadan şehirden
şehire, evden eve geçerek sapık katilden kaçmaya çabalayacaktı. Binbir önlemle
gittiği her yerde enselenmişti. Cep telefonu, kredi kartı kullanmadığı, bir
sürü vasıta değiştirdiği halde nasıl olup da yakayı ele verdiğini anlamıyordu.
Bu Bursa’daki son ev en uzun kalabildiği yer olmuştu. Otobüs yolculuğu sırasında
Istanbul’da yaşayan, liseden arkadaşı olan Bursalı Fahriye’nin boş duran iki
odalı döküntü dairesini kiralamıştı. Hem de yedi yüz lira aylıkla. Bir kez
yüklü alışveriş ederek eve kapanmıştı.
Fahriye’nin birkaç yüz adet kitabı vardı. Kız bir çoksatar okuma gurusuydu
maşallah. Onları okuyarak, aldığı votkalarla ara sıra kafayı çekerek tam on
yedi gün geçirmişti. Yemekler tükenmişti. Son ekmeği dört gün sonra küflenme
arifesinde yemişti. Peynir, sebze, makarna bitmişti. Dün öğlen çay yaparken tüp
son nefesini üflemişti. Bugün tek yediği şey dolabın arkasına düştüğü için yeni
farkettiği bisküvitlerdi. İçme suyu da bitmişti. Musluktan su içmekteydi.
Daha önce nereye giderse gitsin enselenmesi iki günü geçmezken burada on
yedi güne ulaşmıştı. Göstermişti gününü puştlara. Fahriye ile bir raslantıyla
otobüs terminalinde karşılaşmışlardı. Kıza kocasından kaçtığını söylemişti.
Ağzını tutacaktı yani. İlk aylığı peşin vererek kızın yüzünü güldürmüştü. Böylece
peşindeki andavallıları atlatmıştı. Bunun senaryo icabı olduğunu nasıl
bilebilirdi ki.
İçeri gittiğinde adamlar bıraktığı yerde durmaktaydılar.
“Şimdi ne olacak?”
“Filmin
bütün sahneleri tamam.” Dedi
rejisör duygu taşımayan bir ses tonuyla. “Final hariç. İki çeşit
final mümkün. Birincisi, siz burada kurtuldum artık derken sapık katil
tarafından bulunup öldürüleceksiniz. Tabii akıl almaz işkencelerden geçtikten sonra.”
Aslı feryad edecek gücü bulamamaktaydı
kendisinde. İkinci katta olmasalar kendini camdan atmayı deneyebilirdi, ama
maalesef o imkânda mevcut değildi.
“ikinci bir seçim de söz konusu haliyle.”
“Yüzüme kezzap döküp, kıravatla boğazım mı sıkılacak?”
Eliyle değil anlamına bir işaret yaptı rejisör. Yakışıklı değildi, ama
atletik bir yapısı vardı. Yüzü de hiç fena değildi. Kocası olacak uyuzun ilk
yıllarını biralarla her tarafını şişirmediği halini andırmaktaydı biraz.
“G film şirketini birine tavsiye
edeceksiniz.”
Aslı uyduruk bir kurtuluş umuduna sarılmaya
korkarak, “Nasıl yani?” diye sordu.
“Şöyle. G film şirketini bir arkadaşınıza
tavsiye edeceksiniz. O kadar.”
“Ne olcak o zaman?”
“Sapık katil tam sizi öldürmeye çabalarken
gözüpek bir komşu gelerek adamı bayıltacak. Adam sizle ilgilenirken katil
kaçacak. Kurtulacaksınız.”
“Tavsiye ettiğim arkadaş?”
“İlk dört filmden acaip zevk alacak ve sonra
onun oynama sırası gelecek.”
“Yani?”
“Evet iyi tahmin ettiğiniz gibi bu bir
toplumsal döngü. Sonra onun sırası gelecek. Birine tavsiye ederse sağ kalacak,
etmezse öldürülecek.”
Dikenli bir sevinç kalbini tırmalamaktaydı
Aslı’nın. Bir yıl önce olsa kendisini bir arkadaşıyla aldatan kocasına tavsiye
ederdi G kulübünü, ama zamanla ilk öfkesi solmuştu. Adam ona iyi davranmış bir
sürü pahalı eşyasını almayarak kullanmasına izin vermişti. Yanmış gitmişti
sonunda hepsi.
“Hiç birinci final şeklini seçen oldu mu?”
Rejisör saygıyla başını salladı. “İnançlı
olanlar. Vicdanlarının sesine kulak verenler. İdealistler. Tek tük de olsa
böyleleri çıkıyor. O zaman üyeden üyeye geçen köprü sonlanıyor. Sıfırdan üye
bulmak çok zor bir işlem. Şimdi burada konu etmemize gerek
yok.”
Rejisör sol pantolon cebinden bir
telefon çıkartıp kendisine uzatınca Aslı otomatik olarak alıverdi. Sokakta
düşürdüğü telefonuydu. Kapağını açtı. Çalışıyordu. Bitmek üzere olan şarjı
yenilenmişti.
“Haydi
zaman az. Kaç izleyici sizi bekliyor. Lütfen kararınızı verin.”
“Neden, neden bu kadar
kan… Ve şiddet var?”
“Oyuncuların bilinçaltları böyle. Doğaları icabı yani. Benim elimden ne
gelir. Ben insani güdülerin peşinden giderim. Filmlerin akılalmaz derecede
etkili olması bu nedenden. Haydi çabuk olun lütfen.”
Aslı adres listesindeki kimseleri gözden geçirirken kendini makasıyla
insanların hayat ipliğini kesen o yunan tanrıçası, adını hatırlamıyordu şimdi, gibi
hissetmekteydi. Parmağı kocasının ismi üzerinde durakladı ve geçti. İşten
atılmasına sevindiğini gizleyemeyen sekreter parçası Füsun. İki küçük kızı
vardı. Eski müdürle başbaşa kahve içtiklerini yedi düvele duyuran Hayriye.
Çenesinin düşüklüğü dışında iyi bir insandı. Aldığı borcun üstüne yatan Jale.
Kadının başında bin bir problemi vardı zaten. Meram adının üzerinde durdu ve
yeşil düğmeye bastı.
Meram bir ara en yakın arkadaşıydı ve
kocasını baştan çıkarabilmek için bir sürü fırıldak çevirerek sonunda başarıya
ulaşmıştı. Eh, kendi de uygun bir fırıldağı hak etmiş sayılırdı. Bekardı da
üstelik üç hafta öncesine kadar. Telefon çalarken inşallah evde yoktur diyen
yanı çok sönüktü. Bencil genler direksiyondaydı.
“Alo, benim, Aslı. Şaşırttım seni. Nasılsın
görmeyeli. Yok canım. Yok canım şimdi eski defterleri açmaya… değil mi canım.
Geçti hepsi. İyiyim iyiyim. Bil bakalım seni ne için aradım.”
Aslı hat kapanınca telefonu ne yapacağını
bilemedi ve divanın üstüne fırlattı.
“Yeni üyemiz katıldı aramıza.” Dedi Rejisör.
“Çok ikna edici konuştunuz.”
Aslı, Meliha’nın filmden bahsettiği anları
hatırlamıştı. Nasıl olmuştu da heyecanını farkedememişti. “Ne olacak şimdi?”
Katil sizi öldürmeye geldiğinde ondan
kıllanan uyanık komşu gelecek ve sizi kurtaracak. Adam sizle ilgilenirken
bayılttığı katil sıvışacak. O da az önce birine G film firmasını tavsiye etti.
Bu kapıdan çıkar çıkmaz sizi de, yaptığı işi de unutacak. Bir yerde
karşılaşsanız bile ikiniz de bir şey hatırlamayacaksınız. Kimlerle kol kola
giriyor ve kahve falan içiyorsunuz bir bilseniz. Neyse… On dakika içinde
serbest biri olacaksınız. Bir ikramiyeyle üstelik. Komşu sizi çok beğenecek.
Hiç bozuntuya vermeyin ve sizi teselli etmesi için yeşil ışık yakın.”
Aslı kendini çok kirli hissediyordu. Duşa
girip bir saat sabunlanmak istiyordu. Rejisörün paçayı kurtarmak için birini
yakacağından yüzde yüz emin olması yüzünden gururu sandığından fazla
incinmişti. “Hepsi bu mu?”
“Evet. G şirketiyle işiniz bitti. Size
tavsiyem bundan sonra insanlara çok iyi davranın. Kendinizi sevdirin. Düşman
kazanmamaya çalışın. Şirketimiz giderek popülerleşiyor. Kimler üyemiz bilseniz
dudaklarınız uçuklar. Oynayanların sayısı hızla çoğalıyor. Belli olmaz telefon
numaranıza sahip olan biri sizi arayabilir. Birazdan G filmleri kiraladığınızı
unutacaksınız. Biri size tavsiye ederse ilk defa olduğu gibi açık hedef
durumunda bulunacaksınız.”
Aslı küçük şoku atlatmaya çabalarken aklında
bir lamba yandı. “Bu benim ilk filmim mi?”
Rejisör kendine çok yakışan bir şekilde
tebessüm etti. “Aslı hanım şirket sırlarını dışarıya vermemiz kesinlikle
yasaktır.”
“İlk filmim mi dedim?”
Rejisör sus anlamına dudaklarını büzdü ve
kenara çekildi. Oda kapısında siyah elbiseli, siyah maskeli sapık belirmişti.
Elinde kocaman bir bıçak vardı. Aslı donmuş kalmıştı. Adam üzerine doğru yürürken
girişte geniş omuzlu iri yarı komşu göründü. Eliyle korkmaması için işaret
etti.
Aslı kendinden hiç beklemediği bir şeyi
yaparak bayılıverdi. İnşallah güçlü kuvvetli bir erkeğin kollarında ayılacak ve
bütün bunları unutacaktı. Unutmazsa hali haraptı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder