Dijital Uygarlığın
Bodrum Katı
Her
yerde izlenebildiğiniz, düşüncelerinizin tamamının taranabildiği, bulunduğunuz
şehirde milyonlarca kişilik nüfus barınmasına rağmen ilişki kurabileceğiniz
arkadaşlarınızın sınırlandığı, evlenme-çocuk yapma ruhsatınızın olmadığı,
duruma göre kafanızı bayıltan yada ayıltan halüsinojenik maddelerle üç boyutlu
bilgisayarlarda interaktif oyunlar oynayarak vakit geçirdiğiniz, rüyalarla,
oyunlarla gerçek hayatın iç içe geçtiği, kaldığınız hücremsi barınaktan haftada
ancak bir kez kısa süreliğine dışarı çıkabildiğiniz, yediğiniz, içtiğiniz her
şeyin bir şirket tarafından tespit edilip karşılandığı bir ortamı hayal edin. Hayata
anlam veren kelimelerden ruhun çekildiğini, konuşmanın anlamsızlaştığını,
yazılı metinlerin barındırdığı mananın söndüğünün farkında bile değilsiniz. Bebeklikten
itibaren başka bir hayat tanımadığınız için size çok olağan gelen bir düzenin
içersindesiniz.
Orwell’ın
ünlü 1984 romanı benzeri distopik bir metinden alınma değil bu okuduğunuz
satırlar. Şu anda simülasyon çalışmaları son hızla süren ve yakın gelecekte
içine düşme ihtimalimizin çok büyük olduğu Dijital Uygarlığın bodrum katından
bir sahneyi canlandırmaya çalıştım.
Yapay Boş Vakit
Yapay
zekânın yakın gelecekte insanları kitlesel olarak işsizliğe sürükleyeceği artık
bir varsayım değil. Küresel ölçekte istihdam edilemez işsiz bir sınıfın ortaya çıkması kimilerince olumlu yanlara da sahip. Beşeri
ihtiyaçların tümüyle karşılandığı bir dünyada hiç çalışmayan insanların spora,
sanata, bilime ve hobilere daha çok zaman ayırabilerek bir çeşit cennet
ortamında yaşayacakları hayal ediliyor. Olumsuz bakış ise boş oturmaktan
sıkılacak olan kitleleri mesele yapıyor. İnsanları çığrından çıkmamaları için uyuşturucu
ve bilgisayar oyunlarıyla oyalamak, zihinlerini sanal âlemlere hapsetmek
şeklinde çözüm reçeteleri yazılıyor.
Köhne Bir
Algoritma:Homo Sapiens
İsrailli
tarihçi Yuval N. Harari ünlü Sapiens(2011)
adlı kitabından sonra Homo Deus –İnsan
Tanrı – Yarının Kısa Bir Tarihi (2015) adlı kitabını yayınladı. Bu kitap diğer
benzerleri gibi bizi bir yandan yakın gelecekte vukubulacak tekinsiz gelişmeler
için uyarıyor, diğer yandan da ‘alışın yavaş yavaş’ diye sırtımızı sıvazlıyor. Homo
Deus’tan kısa bir alıntılama yapalım.
Tarih insanın Tanrı’yı icat etmesiyle başladı ve Tanrı’ya
dönüşmesiyle son bulacak.
Her
insanın iyiyi, güzeli, anlamlıyı ayırdedecek özgür bir iradeye sahip olduğu
fikri terk edilmelidir.
Dataizme
göre insan deneyimleri kutsal değildir.
Homo
Sapiens yaradılışın zirvesi değildir ve Homo Deus’un öncüsü değildir. Homo
Sapiens köhne bir algoritmadan ibarettir.
Dataizm
kâinatın veri akışından ibaret olduğunu ileri sürüyor. Dataizm matematik
kurallarının hem biyokimyasal, hem de elektronik algoritmalara
uygulanabildiğini de göstermiş durumda.. Hayvanlarla makineler arasındaki
geçilmez addedilen duvar yıkıldı yıkılacak durumdadır deniyor. Elektronik
algoritmalar biyolojik algoritmaların sırrını çözerek onlardan daha üstün hale
gelebilir yani. Ray Kurzweil’in Humanity 2.0 – İnsanlık 2.0 başlıklı kitabını
hatırlayın. Homo Sapiens 1.0’dı. Yerine geleceğin 2.0 olacağını ilan ediyordu.
İnsan veriyi damıtarak bilgiye, bilgiyi kavrayışa, kavrayışı bilgeliğe
çevirmekle yüklüydü. Ancak artık zamanımızda veri akışıyla baş edilemiyor. Vaktimiz
ekran başında berhava oluyor. Kafamda bir çip olsa da bu bilgileri istediğim
zaman bütünüyle kullansam ve hiç unutmasam diye düşünmeye çoktan başladık.
Neo-Zeuslar
Homo
Deus kitabının 59. Sayfasında İnsan Tanrı’nın oluşumu şöyle anlatılır:
Tarih boyunca
tanrıların her şeye muktedir olmaktan çok, canlı varlıklar tasarlamak ve
yaratmak, kendi bedenlerini değiştirmek, çevreyi ve havayı kontrol etmek,
uzaktan iletişime geçebilmek ve zihin okumak, yüksek hızlarda seyahat etmek ve
tabii ki ölümden kaçarak sonsuza kadar yaşamak gibi belirli süpergüçlere sahip
olduğuna inanılırdı. İnsanlar da tüm bu kabiliyetlere, hatta daha fazlasına
sahip olmanın peşinde.
Stanley
Kubrick son filmi Eyes Wide Shut –
Gözleri Tamamen Kapalı (1999) filmindeki maskeli zatlar bunlar. Dünyanın
yöneticileri. Neo-Zeuslaşmak için gün sayanlar. Bu zatlar henüz ölümlüler ve
yerçekimi kanunlarına tabiler. Bunlar aşıldığında kimsenin karşı koyamayacağı
mitolojik tanrı benzeri yaratıklara dönüşecekleri bir ân pekâlâ gelebilir. Bu
kaçınılmaz olarak kendi aralarında çatışmayı da getirecek. Gücü az olan tebanın
kaderi bu kötücül İnsan Tanrıların keyfine tabi olacak. Eskiden olduğu gibi stadyumlar
kurulacak. 3D dev ekranlar da Tanrı İnsanlar yeniden canlandırılmış etçil
dinazorlara kurban edilenleri ve çarpıştırılan gladyatörleri izleyecekler. Oyun
ortamında vuruşturularak sistemli bir şekilde telef edilecek olan bodrum katı
sakinlerini de unutmayalım.
Asilomar Yapay
Zekâ İlkeleri
FLI,
Future of Life Institute Ocak 2017’de California’nin Asilomar sahilinde
Faydalı Yapay Zekâ başlıklı bir konferans düzenledi. Beş günlük faaliyet
sonucunda 23 ilke saptandı. 23. İlke şöyle:
Süper yapay zekâ sadece dünya çapında
paylaşılan etik değerlere hizmet amacıyla geliştirilmeli ve bir devlete, örgüte
değil, tüm insanlara yararlı olmalı.
Yapay
zekânın Magna Carta’sı denilen bu ilkeleri önemsiyorum. İnşallah burada yazılan
gibi olur diyorum, ama cartayı çekmeye teşne ilkeler olduğunu düşünmeden de
edemiyorum. Tarihte Batının önderliğinde teşkil edilen kurumları ve bunlara ait
cafcaflı ilkeleri hatırlıyorum. Ayak bastığı yerlerdeki kültürleri yok eden, insan
haklarını ‘Öteki’ bataklığında boğan, hümanizmi hümanioidleştiren ve Akdeniz’i
binlerce göçmene mezar yapanların tüm insanlığın yararına çalışan ilkeleri
hayata geçirmesi mümkün mü? Bu toplantıları önemsiyorum. İçlerindeki dürüst
bilim insanlarının hakkını yemek istemiyorum. Yalnız bu tür toplantıların insanları teskin
etmek, endişelerini yatıştırmak ve sonu dijital diktatörlüğe varması pek
muhtemel olan hedefe sorunsuz ulaşma amacı güttüğünden de kuşkulanmadan duramıyorum.
Silisyum ve Türkler
Allah
ana bileşeni silisyum olan balçığa ruh üfleyerek insanı yarattı. İnsan da
silisyum çipe akıl rapt etti. Yüce yaratıcı bu gelişmelere izin veriyorsa yeni
yaşam türlerine açılan kapı da aralık duruyor olabilir. O kapının ardında metafiziksizlikle
harmanlanan 0 ve 1’lerden oluşan yapay zekâ dünya üzerinde henüz eşi emsali
görülmemiş bir merhametsizliği sergileyebilir. Bizlerin, Müslümanların, Türklerin,
merhamet bazlı medeniyet telakkisine sahip kimselerin bu gidişat hakkındaki
düşüncelerini ve öngördükleri tedbirlerin ne olduğunu merak ediyorum. Türkiye’de
kitlesel din eğitimi verenler öğrencilerini bu geleceğe hazırlayan bilgilerle
teçhiz edebilecekler mi? Bunu yapmaya başladılar mı? Dünya ölçeğinde gelenekli
inançlar ağır basabilecek mi? Zihin buran sorular bunlar.
---
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder