Distopik Cazibe
Elli-Altmış yıl önce yazılan
distopik romanlar ve bunlardan sinemaya uyarlanmış filmler yorumlanırken sıkça
teknoloji korkusu etiketiyle yaftalanıyordu. Harry Harrison’un Make Room! Make Room! – Yer Açın! Yer Açın! romanı 1973’te Soylent Green – Açlık başlığıyla filme
çekildi. Yıl 2022’ydi dünya üzerinde büyük bir kıtlık yaşanıyordu ve insanlara belli
etmeden ölenlerin etinden yapılmış krakerler yediriliyordu. O sıralarda bugünkü
teknoloji öngörülemediğinden 2022’de geçen bir filmde akıllı telefon ve
internet olmaması şimdilerde çok yadırganıyor. 1979 yapımı konusu 2122’de geçen
Alien – Yaratık filmindeki amber
renkli küçük ekranlar ve ilkel bilgisayarların olduğu gibi. O film ve
sonrasında çekilen beş diğer ardılı uzaydan gelecek olan kötülük temasını
işleyen filmlerin en ünlülerinden olup
çıkacaktı. En yeni zamanda yapılan yapay zekâ konulu filmler de bu listeye
eklenebilir. Bu defa da teknolojinin yaratacağı yapay zekânın defterimizi
dürmesi konusu işleniyor ve bu korku da epey alıcı buluyor. İster teknoloji
korkusu, ister uzaydan gelecek kötülük konularını işlesin insanlar felaket
temalı konuları, distopik ortamları seviyor ve bu tür roman ve filmlere çok
rağbet ediyor.
Geçmişin Anısı ve
Gelecekten Eko
“Âd kavmi
ise yeryüzünde haksız olarak büyüklük taslamış, ‘Bizden daha güçlü kim var?’
demişlerdi. Onlar, kendilerini yaratan Allah’ın onlardan daha güçlü olduğunu
görmediler mi? Onlar bizim ayetlerimizi inkâr ediyorlardı.” Fussilet Süresi
41/15.
Kur’an bize Nuh, Ad ve Semud
kavimlerinin yaptıkları zulüm ve hatalar nedeniyle helak edildiğini bildirir.
Arkeolojik bulgular bu tür yıkılmış yerle bir olmuş medeniyetlerin varlığını
kanıtlamıştır.
Genetiğimizde geçmişteki yıkımı
görmüş ve bundan kurtulabilmiş atalarımızın bellek kayıtları var. Yakın geleceğin
ekosu da bizi sürekli olarak uyarıyor. Düş filmi şeklinde rüyalarımızda
beliriyor, öykülere, filmlere ilham oluyor. Bir kedi yavrusunun daha önce hiç
görmediği eşek arısını içgüdüyle tanıması gibi gelecekteki müstakbel helak
oluşların varlığını da sezebiliyoruz.
Karanlık Çağ
Yeni
karanlık çağdayız. Öncekinde Avrupa açlık ve sefalet içersindeydi. Halk bir
araya sıkışmış, günaha batmış ve ümitsizdi. Tıpkı tanrının yıldırım
göndermesini bekleyen ölü ağaçların boğduğu sık bir orman gibiydiler. Bu
kıvılcım sonunda ateşi yakacak.
…
Ayıklama
tanrının doğal emridir. Kara ölümün (veba) ardından ne geldiğini biliyoruz.
Rönesans. Yeniden doğuş.
…
Ben
Gölge’yim. Ben sizin kurtuluşunuzum.
…
Bu batık
yerde, cehennem suların altında yanıyor. Yakında alev alacak. Ve bu gerçekleştiğinde yeryüzünde hiçbir şey
onu durduramayacak.
Dan Brown’ın Inferno–Cehennem adlı 2013 de basılan kitabının 66. Sayfasından
yaptığım alıntıyı okudunuz. Roman distopik bir konuya sahiptir. İnsan nüfusunu
kırmayı planlayan dahi- deli bilim adamı milyarder transhümanist Bertrand Zobrist, İstanbul’daki Yerebatan Sarayı’nın
sarnıcına tüm dünya insanlarının üçte birini bir anda kısırlaştıracak bir virüs
kutusu yerleştirmiştir. Genetik terörizm yaratma peşindedir. Cehennemin kapısı
İstanbul’da açılacak ve virüs bütün dünyaya buradan yayılacaktır. Dünyanın
merkezi olan bu nadide şehrin kısırlaştırıcı virüs için başlangıç yeri
seçilmesi manidardır. Romandan yapılan filmde kısırlaştırıcı virüsün yerini
daha çok heyecan yaratsın diye veba virüsü alır. Zaten besinlere katılan kısırlaştırıcı
yan etkisi olan koruyucu maddelerin, sezeryanla doğumun moda edilmesinin, genç
kadınların çocuk yapmaktan vazgeçirten telkinlerin sonucunda Türkiye’de üreme
rakamları son yıllarda bayağı düşmüştür. Gerisini de veba virüsüne havale
edecek olmaları şaşırtıcı değil.
Ünlü Tellallar
Yazarın
romanda biyolojik silahlarla insanların kitlesel olarak öldürülmesinin ardından
rönesansın geleceğinin söylemesi sıradan bir ilham değil. Dan Brown dünyada
insan nüfusunu gerçekten kırmak için yüz yıllar öncesinden plan yapan
Zobristlerin varlığını biliyor. Yuval Noah Harari’nin İnsan Tanrı - Homo Deus’luğa kimlerin talip olduğunu bildiği gibi. Google’ın
mühendisi ünlü fütürist Ray Kurzweil İnsanlık 2.0’ı üretecek olanların Bilen
İnsan - Homo Sapiens’i kendi
deyişiyle İnsanlık 1.0’ı yani yeryüzünde gereksiz ve atıl konuma düşüreceğini öngörüyor.
Bunlar Zobristlerin aslında Tellallığını yapıyor. Yaptıkları sadece tellallık da
değil, okurları uyarıyor gibi yaparak, dehşet ortamına alıştırma, karşı koymama
ve olacakları peşinen kabullenme gibi hissiyatları yeşertiyorlar.
İnsanlık 2-1
Mağlup mu?
Hastalıkların
tarihe karışacağı, bütün işlerin robotları devredileceği, ölümsüzlüğe yaklaşılacağı
bir evreden söz ediliyor sıkça. Bunun için ittifakla verilmiş bir tarih de var.
2045. Bu tarihte yapay zekânın insan zekâsını geçmiş olacağı ve insanların
2030’dan itibaren belleklerini hard diske, internete aktarmaya başlayacakları
tahmin ediliyor. Yalnız bu güzel günlere! sözü edilen rönesansa, insan eliyle
büyük bir helak edilmenin ardından az sayıda kimsenin ulaşacağı da açıkça
söyleniyor. Dünyada insanların büyük şehirlere yığılmalarının asıl nedeni de
budur. Yığılma gıdayı kontrol, davranışları kontrol ve kitlesel kıyım için en
uygun pozisyondur.
Post Rönesans!
İnsanların
teknolojik gidişattan ve uzaydaki değil de içimizdeki Alienlerden gelecek kötülüğe karşı duyduğu korku mesnetsiz değil
yani. Önümüzde otuz yıla yakın zamanımız var. Bunlar komplo teorisi ya da hiç
bulaşmayalım bu işlere diyenlere sarfedecek bir sözüm yok. Sözlerinde samimi
olanlara Allah zihin açıklığı versin.
Zobristler
yani Block Chain’in Efendileri yıllar
önce planladıkları dünyaya uygun teknolojiler ürettiler. Yenileri de onların
istediği yönde tasarlanıyor, ama karşı çıkışlar da mevcut. Türkiye’de gidişatın
bilincinde olan insanımızın sayısı artıyor. Dünyada büyük ve hızlı bir gelişme
var Bu debisi yüksek akışta en gayretli kano kullanıcılarından biri neden biz
olmayalım? Hindistanlı yazılımcıların ünü malum. İrfanla, aşkla mayalanmış en nadide topraklarda yaşıyoruz. Yetmiş bin
evliyanın bellediği Anadolu’dan çıkacak üst düzey yazılımcıların yakın
geleceğin şekillenmesinde önemli bir rol üstlenebileceğini düşünüyorum.
Yeterli gayret ve özveriyi gösterebilirsek başarmama ihtimalimiz
hiç yok. Olsaydı
Zobrist virüsü İstanbul’dan başlatmazdı. Tersten okuyun; bütün mazlumlar
İstanbul’un yaktığı ateşle silkinip toparlanacak. Bu merhamet virüsü de bizden insanlığa hediye olacak inşallah.
------------------------------
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder