2. Rönesans nam-ı diğer Matrix
Dijital İnsanat Bahçesine Hoş
Geldiniz
Matrix ‘Gerçeklik Nedir?’ sorusu üzerine inşa edilmiş bir öyküdür. Film
boyunca izleyici gerçekliği, dolayısıyla özgürlüğü bulur ve kaybeder.
Matrix düzeninde
Zion geçici bir kurtuluş yeridir. Tarihinde defalarca yokedilip yenisi
kurulmuştur. Sahte bir kurtuluş kapısıdır.
Neo sahte bir
Mesih’tir. Düzenin sorunsuz sürmesini sağlayan bir ajandır. Trinity’e yani
Teslis’e olan aşkı filmi cazip kılan bir titreşimdir.
Üçüncü filmin sonunda ışığın geri alınması Alex Proyas’ın yönettiği Dark
City – Gizemli Şehir (1998) filminden ödünç alınmış fikirlerden sadece
biridir.
Kudüs merkezli bir robot egemenliği. Adı 01 Ülkesi. ‘Number One’ların Yeri.
Filmlerin ana mesajı aslında
‘Teknolojik üstünlük bizde bununla insan ırkını uyutuyoruz.’ dur.
Asıl niyet
nedir? Tanrısız, Şeytansız ve Acımasız bir Dijital İnsanat Bahçesi mi kuruluyor?
Neden Matrix?
Şu anda 2. Rönesans’ı
yaşıyoruz. Küresel ölçekteki son gelişmeler bu isimle de takdim ediliyor malum.
Yapay zekâ ve akıllı robotlar ayak sesleri duyulan devrimin en gözde yoldaşları
olacak. Bu gidişatın öyküsü masallar, efsaneler, eski kitaplar, kadim öğretiler
ve dini metinlerde bize daha önce defalarca aktarıldı. Matrix filmleri en
yenilerden biri. Alıcı gözle bir daha baksak bize tam olarak neyin
anlatıldığına.
Thomas Anderson nam-ı diğer Neo
Thomas Anderson Metacortex- Beyin
Ötesi adlı bir firmada çalışmaktadır. Akşamları da Neo adıyla hackerlık
yapıyordur. Wake up – Uyan! mesajını alınca zaten teyakkuzda olan sezgileri
dirilir. Uyanmaya iyice teşne bir hale gelir. Bu arada Alice Harikalar Ülkesi
öyküsünü hatırlatan simgeleri görürüz. Kahramanın farklı bir dünyaya yapacağı
fantastik yolculuğu başlamak üzeredir. Bu yolculuk bize özellikle birinci
filmde bir çeşit seyr-i süluk gibi de takdim edilecektir, ama bununla uzaktan
yakından alakası yoktur. Her uyanma
insanı selamete götürmez. Bir uykudan diğer uykuya götüren yol bazen bir adım
ötededir.
Big Brother ve Mescalin Tesiri
Thomas akşamları hacker Neo’dur.
101 numaralı dairede kalmaktadır. Orwell’ın 1984 adlı romanında Winston’un
sorgulandığı odanın numarasıdır. Malum 11’in arasına bir sıfır eklenmiştir. Böylelikle
Big Brother vurgusu yapılır. Ayrıca 101’in spritüel yolculuk başlangıcı gibi
bir yan anlamı daha mevcuttur. Matrix sisteminin 11 G ile işletildiği vurgusu
da yabana atılmamalı.
Akşam Neo’nun müşterileri
gelir onlara illegal yazılımlar verir. O sırada ‘Sen yoksun’sözü sarfedilir ve arka
planda Meskalin yazısını görürüz. Huxley’in ‘Algının Kapıları’ adlı kitabına
göndermedir. Brave New World’un yazarı mescalin malzemesini kullanarak yaşadığı
deneyimi bu kitapta yazmıştır.
Neo önce yaşadığı hayatın bir
illüzyon olduğunu fark edecek ve ardından kendi rolünün kalibresini
değerlendirecektir. Havarilerilerden biri olan Thomas, İsa’nın mesih olduğuna
önce inanmaz, tereddüt eder, sonradan buna kani olur. Neo da önce o Thomas
gibidir, zamanla inanacaktır kendinin mesih olduğuna.
Gerçeğin Çölü
‘Gerçeğin çölüne hoşgeldin.’ Bu
sözü Neo’ya filmde Morpheus söyler. Fransız düşünür Baudrillard Borges’in bir
öyküsünden hareketle bu terimi gerçek ve similasyonun iç içe geçmesi anlamında kullanır.
Borges’in haritacılar adlı öyküsünde haritacılar bir imparatorluğun sınırlarını
tespit için geceli gündüzlü uğraşıp bir harita yaparlar. Zamanla harita eskir,
bazı yerleri kopar. Kopan yerler insanların aklından çıkar, kimse artık o
coğrafyalardan söz etmez ve oralara gitmez. Harita mı yoksa ülke mi gerçektir
sorusuyla karşı karşıya kalırız. Poe’nun
A Dream within A Dream şiirini hatırlamamak mümkün değildir. Bir rüyanın içersine
diğer bir rüya vasıtasıyla dahil olmanın gizemi dile getirilmektedir.
Matrix ‘Gerçeklik Nedir?’
sorusu üzerine inşa edilmiş bir öyküdür. Film boyunca izleyici gerçekliği,
dolayısıyla özgürlüğü bulur ve kaybeder.
Özgürlüğe Giden Gemi: Nebukadnezar!
Babil İmparatorluğu’nun
kurucusu Nebukadnezar gördüğü rüyaları unutuyormuş. Aslında rüyalara gark olmak
ve sadece rüyalardan ibaret bir yaşam sürmek istiyormuş. Zamanında böyle
ünlenmiş ülkesinde. Kendisi sadece bir rüya avcısı değil. Yahuda devletinin
isyan etmesi üzerine MÖ 586’da Kudüs’ü tekrar işgal ederek şehri ve Süleyman
Tapınağı’nı yıkan ünlü babil Kralıdır. Mesih adayı Neo’nun Nebukadnezar adlı
bir gemiyle Zion’a ulaşmak ve orayı korumak istemesi biraz tuhaf değil mi?
Sahte Kurtuluş Kapısı: Zion
Zion yahudilik ve masonluğun
harmanladığı bir şehir. Seçilmişlerin şehri.
Şehirdeki tiplerin hemen hepsi esmer tenli. Belli bir kavim işaret ediliyor
açıkça. Böylelikle filmde iki kategori insan var. Zion’daki seçilmişler ve Matrix’ten
çıkamayanlar. Matrix ahalisine Magog halkı diyen yorumcular var. Bunlar hayal
âleminde enerji kaynağı olarak kullanılıyor.
Cypher özgürleşmiştir. Matrix’e geri dönmeyi yeğler. Onun
için bilmemek mutluluktur. Zion’u tercih etmemesinde şifreleri doğru
okuyabilmesinin de rolü vardır. Zion bir deşarj yeridir. Bir kurtuluş
mazmozudur. İşlevini yerine getirince iptal ediliyor. Defalarca yok edilmiştir.
Ajan Smith’le anlaşma yapıp Neo’un yerini söyler. Karşılığında Magoglaşır
yeniden.
Matrix’te Zion sanal âlemde yaşayan insanlara bir amaç verme yeridir. Sisteme zarar
verebilecek kimseleri izole etmeye yarıyor. Asiler çoğalınca Zion yok ediliyor.
Takım Elbiseli, Yelekli ve Kravatlı Mimar
Evrenin ulu mimarı sözüne bir gönderme, masonik bir vurgudur.
101. katta ve 303 nolu odadalar. Big Brother makamı. Mimar
burada tanrı rolünde değildir. O bir yazılımın içersindeki yazılımcıdır. Bu
şekilde simülasyonları yaratır ve yok eder. Makineler mimar adlı bir programla
insan aklını sanal gerçekliğe aktarmışlardır. Makinelerin kullandığı bir
programdır.
Mimar Neo’ya, “Senden önce beş
kişi Neo rolü için seçildi. Sen altıncısın. Seçilmiş kişi olmak hoşlarına
gidiyordu.” der. Altı sayısı Tevrat’tın
Genesis-Yaratılış bölümünde altı günde yaratılan dünyaya, Sitteti Eyyâmin’e
gönderme olmalı. Altıncı günde kara canlıları ve insan yaratılmıştır. Neo’nun
altıncı günün, altıncı evrenin baskın karakteri olduğu vurgusu çok açıktır.
Neo kalp mesih rolünü oynuyor.
O da sistemin bir elemanı. Enerji kaynağı olarak tüplerde yatan insanların
ömrünü ve verimliliğini artıran heyecanı yaratmakla görevli. Bu nedenle
uyandırılıyor. Kırmızı ve Mavi hap maval yani. Mosmor bir gerçeklik hüküm sürüyor.
Filmlerin ana mesajı aslında ‘Teknolojik
üstünlük bizde insan ırkını uyutuyoruz.’ dur.
Mimarın 1982 basımı 500
şekel’de resmi olan Edmond Benjamin James de Rotschild’e benzediği söyleniyor. Bu
arada Makineler’in lideri kimdir bilmiyoruz. Üçüncü filmde bu bir çok yüzün tek
yüz gibi görünmesi şeklinde tasvir ediliyor. Dünya idarecileri 200’ler, 300’ler,
Omniface ve Enki geliyor aklıma.
Mimar’ın Rene Descartes’ın zamanında
sözünü ettiği insanları kendi kurgusu olan hayallerle oyalayan Kötü Cin’i
olduğu yorumuna katılıyorum. Ergo sum’u hatırlayalım. ‘Düşünüyorum O halde
varım.’ Mimar ergo sözcüğünü sıkça kullanarak Descartes’a yani bu Cin’e vurgu
yapar. Mimar yazılımıyla insanlara
cennet vermeye çalışır, ama olmaz. Sonunda onları 20. Yüzyıldaki koşuşturmalı hayat
modeline hapseder. Kötü Cin her şeyi kurgulamıştır. İnsanlar varlar,
düşünüyorlar ve illüzyon ortamında yaşıyorlar.
Ajan Smithleri de sisteme Mimar
eklemiştir. İnsanların bir araya gelerek mücadele edeceği bir hedef rolünü
oynuyorlar. Ajan Smith üç tanedir. Bire indirgenir. İnsanlardan ölesiye nefret
ediyor. Hissiyatını şöyle izah eder kısaca: “İnsanlar sürekli yer değiştirip
kaynak tüketir ve bu yolla varlığını sürdürür. İnsanlar bir tür veba virüsüdür.
Yok edilmelidir. İnsanlık hastalıktır, kanserdir, salgındır, epidemidir. Bizler
de tedaviyiz.” Ajan Smith için iblis
değerlendirilmesi de yapılır. Bana daha çok dünya nüfusunu 500 milyonun altına
indirme planı yapanların avatarı gibi görünüyor. Ajan Smith Makineler’e ve
yazılımına karşı çıkar, gücünü artırır ve sistem için tehdit teşkil eder. Ve
üçüncü filmin finalinde Neo tarafından altedilir. Bu sayede barış yapılır. Işık
geri gelir. Neo hem Mesih hem de Prometheus gibidir maşallah.
Işığın geri alınması Alex
Proyas’ın yönettiği Dark City – Gizemli Şehir (1998) filminden ödünç alınmış
fikirlerden sadece biridir.
Merovingian da Mimar’ın
yardımcısıdır. Girişleri çıkışları
idare eden, yeraltı dünyasının hakimi, Hades ağası rolündedir. Karısının adı
Persephone. Mitolojide Zeus ve Demeter’in kızı, Hades’in karısı. Merovingian bazen
Fransızca konuşur, kendini beğenmiş bir tiptir. İki vurgu yapılıyor. Biri
Hades’in ağası olması. İkincisi de İsa’nın soyundan geliyor olması. Ne çelişki
değil mi?
Trinity’in aşkı Neo’yu seçilmiş
biri yapar. Yazılım icabı böyledir. Birinci filmin finalinde vurulmuş olan Neo
kızın bir öpücüğüyle dirilecektir. Aşk varken ölüm yoktur.
Matrix, Seçilmişler, Diğerleri ve Kudüs
2003 yılında gösterime giren Animamatrix’te
insanlar robotların hizmet verdiği bir dünyada çok mutlu ve şımarık bir hayat
sürüyordur. 2.Rönesans’ı yaşıyorlar. Bir an gelir ve düşünebilen makineleri potansiyel
tehdit olarak görürler. Düşünen makineler ayırımcılığa karşı isyan çıkarır. Kitlesel
robot itlafı başlar. Robotlar Arabistan kıtasında bir yerdeki vaadedilmiş
toprağa çekilip orada kendi medeniyetlerini kurar. Burası açıkça Kudüs merkezli
bir bölgedir. NeoM’a da yakın bir yer. Kudüs merkezli bir robot egemenliği. Adı
01 Ülkesi. ‘Number One’ların Yeri.
Bu arada insanlar robotları
toptan imha için hazırlık yapmaktadır. Bunun tarihteki Yahudi kıyımına benzediğine
dikkat çeken bir yorum okudum. Bu vurgu var gerçekten. Robotlar iki kişilik bir
heyetle BM’ye başvurarak barışçıl bir çözüm önerirler. Onlar üstün vasıflıdır
ve barışçıldır. Bu reddedilir. Zorlu bir savaş olur. İnsanlar çok zorlanır. Son
çare olarak robotların güneş enerjisi kaynağını keserek gökyüzünü karartırlar.
Bu kendi sonlarını da getirir. Robotlar alternatif enerji kullanarak nüfusu 500
milyonun çok altına düşmüş olan insanlığı teslim alır ve bir anlaşma teklif eder. Onları tüplerin
içersinde enerji kaynağı olarak kullanacak ve karşılığında sanal bir yaşam
verilecektir. İnsanlar bunu gerçek gibi algılayarak normal ve huzurlu bir hayat
sürdüreceklerdir.
Finalde
En sonuncu Zion şehri makinelerin
hücumuyla yok olmak üzereyken Neo, Logos adlı gemiyle makinelerin şehrine gider. Bu
arada kör olmuştur, ama yine de yılmaz. Trinity son anda ölür. Bir öpücükle son
nefesini verir. Neo bin bir yüzlü Makineler’le anlaşma yapar. Asi Ajan Smith’i
etkisiz hale getirebilirse Zion bağışlanacak ve barış tesis edilecektir. Kahramanımız
bunu başaracaktır haliyle.
Mimar
sistemin babası, kahin ise anasıdır. Mimar denklemi denkliyor falcı azıcık bozuyor.
Kozmoz ve kaos motoru. Üçüncü filmin finalinde ikisi buluşur. Makineler ve
insanlar arasında barış tesis edilmiştir. Güneş yeniden parlıyordur.
Kahin teyzemiz Mimar’a sorar – “Matrix’ten
çıkmak isteyenler ne olacak?”
“Çıkacaklar.”
“Emin misin?”
“Beni insan mı sandın? Barış ne kadar sürecek
sence?”
“Sürdüğü kadar.”
Kahin’in
son sözü filmin son sözüdür. “İnandım” .
4. Matrix filmi bakalım bu söz üzerine mi inşa edilecek? Başlığı Resurrections
– Dirilişler olacak deniyor. Ben şahsen finalde Matrix’ten çıkabildiklerine
inanmıyorum. Ya Yeni Cesur bir Similasyon’un içersine uyandılarsa?
2.Rönesans
Biz
yine zamanımıza dönelim. Great Reset – Büyük Sıfırlama, iklim krizi, yangınlar,
epidemi, kıtlık haberlerinin yanı sıra Rönesans sözcüğü de sıkça telaffuz
ediliyor. Bu yukarıda sözünü ettiğim 2. Rönesans’ın ta kendisidir. 2003 yılında
ne yapılacağı açıkça anlatılmış. Yapay Zekâ-Robot şehri NeoM’a yakın bir yer.
Kudüs merkezli bir robot egemenliği. Adı 01 Ülkesi. ‘İnsan makineyi yaptı. Bu
bir süre iyiydi. Makineler durmaksızın çalıştı ve insan kendi ölümünün mimarı
oldu.’ değerlendirilmesi yirmi yaşına basmak üzere. Makinelerin patronu kim
peki? O yüzler kimleri temsil ediyor?
2.Rönesans’a,
yeni aydınlanmacılara dikkat. Özgür irademizin ışığı elden gitmesin. Tanrısız,
Şeytansız ve Acımasız atmosferli Dijital İnsanat Bahçeleri’ne ahali yazılınmasın
inşallah.
---------------
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder