Nazarzede Kliniği
Erdem Yayınları
206 sayfa, 2015
Sevinç Üney Şahin
Bedenden İbaretlik
Tanrı’nın içimize üflediği nefes, gözeneklerimizden
dışarı sızıyor. İnsanlık yeniden çamura mı dönüşüyor”
Her şey monitörün icadıyla başladı. Kendini sadece ayna
da görüp tanıyan insan, artık sadece kendisini , kendisinin görmesiyle
yetinecek değildi. Görmek ve görünmek üzerine kurulmuş yeni bir dünya düzeni
vardı artık dünyada. Keşfedilen monitör sayesinde evlerin içine sadece tanıdık
simalar değil, bir çok yabancı girdi. Beraberlerinde getirdikleri, asılları
gizlenmiş, bizdenmiş yada ihtiyacımız olan tek şeymiş gibi görünen bir çok
maddi yada manevi ürünle…Maddi tamam da, manevi ürün olur mu demeyin; tüketime
endeksli bir yaşamı hayat olarak kabul ettiğimiz bu sistem içinde, manevi her
olgu da bir üründür. Ne yazık ki en kolay da onlar tüketiliyor. Önce evimize
giren yabancı, şimdilerde her an her yerde bizimle olmayı başarmış durumda.
Bizler buna gönüllüyüz ama, hiçbir zorlama yok. Niye olsun ki, ne zaman
istersek istediğimiz birine, istediğimiz zaman ve zeminde ulaşmanın rahatlığını
niye terk edelim ki. Oysa birilerine ulaştığımızı düşünürken, ulaşılan
olduğumuzu fark edemiyoruz bile. Daha çok görmek, daha çok görülmek arzusu
öylesine güçlü ki. Bu durum tabii olarak, her an nazar edilebilme ihtimali
yüzünden her daim, prezantable olarak yaşama mecburiyetini de beraberinde
getiriyor. Kendimiz, evimiz, yediğimiz, içtiğimiz, okuduğumuz, gezdiğimiz,
seyrettiğimiz ve hatta sevdiğimiz. Her şey, her türlü nazara açık olmak
durumunda.
Metropollerde yaşayıp, hazzın her türlüsüne kolayca
ulaşma imkanı bulmak, aynı zamanda bu imkanları elde etmenin başarının zirvesi
kabul edilmesi, bu zirvedeki yerini korumanın bedeli, geçmişinden ve manevi
değerlerden kopmak gibi büyük bir bedel dahi olsa hiç tereddüt edilmemesi,
kazanmaya ve başarmaya kilitlenmiş insanın kişiliğinin temel taşlarıdır. Ahmet
Kadir de bu insanlardan biridir. Belirli bir yaşa kadar mütevazi bir ailede, mütevazi
bir yaşam sürerken, evden ayrılmasıyla bambaşka bir yaşamın kıyılarına
savrulması bir olmuştur Kadir’in. “Ahmet” ismini de geçmiş yaşamına ait bir
eşya gibi terk ederek üstelik. Savrulduğu kıyılar onu yalnız başına
istemektedir, geçmişine ait hiçbir şeyi taşımamak şartıyla, zenginlik, görkemli
bir yaşam ve büyük başarı vaatleri vardır. Ve Ahmet Kadir, Ahmet’i geride
bırakarak arkasına bakmadan savrulduğu kıyılarda yelken açar. Kadir sözünde
durduğu sürece vaat edilen her şeye kavuşur.
Fakat sözün de bir yere kadar olduğu noktalar vardır. Ve
bir gün Kadir, o noktalardan birine çarpar. Geçmişte soluduğu manevi iklim, bu
yeni dünyasında açık bulduğu bir yerden kendini hatırlatmaya çalışmaktadır.
Direnç gösterir Kadir, Kadir olarak kalmak istediğini vehmeder sürekli, fakat
öyle hadiseler ve olağanüstü olaylarla kuşatılır ki, gerçekle gerçeküstünün
girdabında kasırgaya tutulur.
Kadir bu kasırgadan nasıl çıkacaktır? Geçmiş ve gelecek
arasında açılan bu boyuttan çıkarken hangi kapıyı kullanacaktır? Şeçmek, tercih
etmek zorundadır. Ona sunulan “seçme” nimetini nasıl kullanacaktır? Seçmenin
aynı zamanda bir şeylerden vazgeçmek olduğunu fark edecek mi? Bütün kainatı
beraber isteyen nefsin karışında nasıl duracaktır? Aslında tüm bu sorulara
Kadir’in verdiği cevap çok ta mühim değildir. Kadir de sizin bizim gibi bir kul
nihayetinde. Asılolan sizin cevabınızdır. Cevap verebiliyor musunuz? Bu eser,
ruhunuzda ki bir kaç fitili ateşlemek üzere yazıldı. Kitabın kapağını açıp
okumaya başladığınız andan son satıra kadar sizi bir iç yolculuk bekliyor, bu
iç yolculuğu tamamladığınızda gerçek dünyaya hangi kapıdan giriş yapacağınıza
karar vermek durumunda kalacaksınz, hazırlıklı olun.
Nazarzede, Sadık Yemni bu eseri yazmadan önce var olmayan
bir kelimeydi. Bu eserde buna benzer bir çok yeni kelime ve ifadelerle
karşılaşmanız kaçınılmazdır. Sadık Yemni okuyorsanız buna hazırlıklı
olmalısınız. Görmek ve görülmenin dayanılmaz hafifliği, hatta hafif meşrepliği
noktasından hareketle yayın dünyasına giren bu eserin kapağı, içeriğine uygun
olarak tam bir görsel sanat eseridir. Yazarın, roman kahramanımız Ahmet
Kadir’in şahsında, 21. yüzyıl insanını soyup, neredeyse çırılçıplak teşhir
ettiği ve bunu şahsın mahremiyetine binaen alenileştirmeden, bayağılaştırmadan
yaptığı Nazarzade isimli eseri, fantastik edebiyatımıza yeni bir soluk
getirecektir.
“İnsan beden ötesi bir mahluktur Ahmet Efendi. Metaya
aşırı düşkünlük onu küçücük bir ten kafesine hapseder ve insan giderek kendini
bedenden ibaret sanır.”
*
Nihal Yormaz
Arka Kapak Dergisi Sayı :3
Görünenin Ardındaki Giz
Bilinmezi, görünmezi, tekinsizi Türk fantastik ve
bilimkurgu edebiyatının içine müthiş bir ustalıkla yedirmeyi başaran Sadık
Yemni’nin yeni romanı Nazarzede Kliniği raflardaki yerini alır almaz
meraklısının gönlünü çelmeyi de başarmış gibi duruyor. Roman hakkında da Yemni
hakkında da söylenecek epeyce şey var açıkçası. Postmodern bir zamanın
öyküsünü, Kadir karakteri üzerinden işleyen bu roman için söyleyeceklerimize
bir an evvel başlamakta fayda var o yüzden.
“Postmodern realiteyle zamandan azade hakikatin amansız
mücadelesi. Bugünlerin öyküsü.”
Kitabın arka yüzünde yazan bu sözler tam tamına kitabın
bir özeti aslında. Neden mi? Zamanın bomboş bir nesnelliğe dönüştürüldüğü
günümüz şartlarında her şeyin ama her şeyin anlamının madde olduğunu
varsayarsak, içi bomboş bir zamanın çarkında debelenip durduğumuz hakikatiyle
yüzleşmek zorunda kalıyoruz da o yüzden.
Başkahramanımız Kadir kendini tamamen kazanmaya
endekslemiş, işi başından aşkın bir reklamcı. Kadir’in sahte bir ışıltının
içinde, tuzaklarla ve geçici mutluluklarla dolu yaşantısı birdenbire bir
felaketle kararıverince macera başlıyor. İşte yazarımızın derin felsefi
çözümlemeleri de burada başlıyor. Roman ilerledikçe kendini başarmaya mecbur
hisseden Kadir’i yavaşlamanın ne demek olduğunun unutulmuş olduğu günümüz
şartlarında hızın esiri olmuş bir şekilde, bu esaretin sebeplerini Faustvari
bir edayla sorgularken buluyoruz birden. Öyle ki; her şeyin en iyisinin, en
güzelinin, en temiz, en harika ve en paha biçilmez olanının anlam verilemez bir
şekilde en hızlı olanın eline geçtiği bir dünya düzeninin sorgulanışına sahne
olan romanın sayfalarında bazen bir bilimkurgu romanı okuduğunuzu
unutabiliyorsunuz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder