Alien Filmlerinin Şifresi
Yapay Zekânın Ölümcül Şafağı
Tarih: 25 Ekim
1979 - Perşembe
Yer: Amsterdam
Konu: Alien
1979
yılının güzüydü. Ridley Scott’un yönettiği Alien
– Yaratık filmi 25 Ekim Perşembe günü ilk kez gösterime girecekti. O sırada
demiryollarında çalışıyordum. O gün gececiydim. Vardiya 23.00’te başlıyordu.
Birkaç gün sabredemedim ve 18.45 seansına Amsterdam’ın şehir merkezindeki
Cineac Damrak sinemasına gittim. Film üzerimde inanılmaz derecede etkili
olmuştu. Sabaha kadar bir ayağım arzda, bir ayağım uzayda çalıştım. Neredeyse
tam 38 yıl sonra 12 Mayıs 2017’de
İzmir’de dizinin altıncı filmi olan Covenant’ı ilk gösterime girdiği gün
izledim. Arada kalan dört film için de Amsterdam’da aynı şeyi yapmıştım.
Geleneği bozmadım yani.
Uzayda Çığlığınızı
Kimse Duymaz!
In Space No One
Hear You Scream – Filmin orijinal afişlerinde bu sözcükler yazılıydı.
4,2 milyon dolarlık mütevazı bütçeyle yapılan filmin başlangıç öyküsünü Dan
O’Bannon yazmıştı. İlk adı Star Beast
yani Yıldız Canavarı’ydı. Uzay Yolu ve Teksas Katliamı - Teksas Chainsaw Massacre karışımı
bir film olacaktı bu. Yani kâinatın ücra bir köşesinde seyreden bir uzay
gemisinde vahşi ve zeki bir yaratık içeride hapis olan astronotları teker teker
avlayacaktı. Formüle son filmde katil maktüllerin içerisinde gizli esprisi de
katılınca biraz Agatha Christie’nin en ünlü kitabı olan On Küçük Zenci’yi de
andırmaya başladı. Gerçekten de çığlığınızı kimsenin duyamayacağı bir
yerdesiniz ve altedilmesi müthiş zor bir yaratığın nefesi ensenizde.
Kimsenin
böyle bir filmden pek beklentisi yoktu, ama film dünya çapında bir olay oldu,
hızla kültleşti, milyonlarca Alien fanatiği yarattı. Arkasından çok daha büyük
bütçelerle Yaratığın Dönüşü - Aliens,
Yaratık 3 - Alien 3 ve Diriliş – Resurrection filmleri çekildi. Alien
meraklıları darılmasın Alien vs Predator’u
seriden saymıyorum. Sadece filmlerle kalmadı çizgi romanlar, oyuncaklar ve daha
bir çok yan ürünle endüstri haline gelerek filmin oluşmasında katkısı olanları
zengin etti.
Alien Cazibesinin
Sırrı
Filmi
böylesine fenomen haline getiren saik neydi? Kanı asitli, silikon bazlı bir
yaratık hiçbir tuzaktan aşırı etkilenmeyerek etten kemikten astronotları teker
teker avlayıp öldürüyor. Konu bundan ibaret. Yönetmen Ridley Scott o zamana
kadar tek bir sinema filmi çekmiş. Filmde rol alan oyunculara bakalım: Kripto androidi canlandıran Ian Holm(Ash) dar bütçeli bir filmde Napoleon’u oynamıştı. Tom Skerritt’i (Dallas)
şerif rollerinden, John Hurt’ü (Kane)
Gece Yarısı Ekspresi - Midnight Express
filminden, Harry Dean Stanton’ı (Brett), Bozgun - The Missouri Breaks’ten, Yaphet Kotto’yu (Parker ) bir James Bond
filminden, Veronica Carwright’ı (Lambert) –Kuşlar – The Birds, Beden
Kemiricilerinin İstilası - Invasion of
the Body Snatchers filmlerindeki rolünden hatırlıyorduk. Hiçbiri tanınmış
oyuncu değildi. Hele baş rol oyuncusu Sigourney Weaver (Ripley) bir
tiyatrocuydu ve bu rolü biraz da boyu sayesinde kapmıştı.
Larva Projeyi Kurtarıyor
Gelelim O’Bannon öyküsüne: Yıl 2122. Altı astronottan
oluşan mürettebatıyla uzayda yol alan bir yük gemisi olan Nostromo araştırma
yapmak için bir astreoide iner. Burada gemiye girmeyi başaran bir yaratık
yolculuğun geri kalan bölümünde personele terör estirecekti. Öykü yeterince
muhkem değildi ve tekdüzeydi. Yaratığın gemiye girebilmesi için akla uygun bir
yol bulunamamıştı. O’Bannon’ın
yardımına arkadaşı Ronald Shusset yetişti
ve ona yaratığın larva olarak astronotlardan birinin içine girmesi fikrini
verdi. Bu küçük gibi görünen, ama müthiş olan fikir Alien efsanesinin
oluşumunda çok önemli bir rol üstlendi. Şans perilerinin bir kıyağıydı adeta.
Çünkü yapımcı firmayı ikna eden en önemli şey bu larvanın geliştikten sonra
barınak olarak kullandığı insanın göğsünü parçalayarak çıkacağı sahne olmuştu.
Öyküde Nostromo gemisinde altı erkek astronot vardı. Ekibe katılan senaristler
öyküyü değiştirerek astronotlardan birini android, diğerini kadın yapmaya karar
verdi. Bu kadınlardan biri Alien filminin ve gelecekteki üç
ardılının ana karakteri olacaktı. Ripley isimli bu karakteri canlandıracak kişi
ise yeteneği kadar uzun boyu sayesinde rolü kapan genç tiyatrocu Sigourney Weaver olacaktı.
Boy Önemli
Alien filmlerinde baş kadın oyuncu için boy önemliydi.
Dünyayı kurtaran, o güçlü yaratığı alteden kadın tipi için uzun boy şarttı. Sigourney Weaver 1.80 m, son
film olan Yaratık - Covenant’taki Katherine Waterston ise 1.82 boyunda. 2012’de
yapılan Prometheus filmindeki baş kadın
oyuncu Noomi Rapace 1.63 boyuyla bir istisnaydı, ama Ejderha Dövmeli Kız
filmleriyle boylu poslu erkeklere kök söktürerek dünya çapında bir üne kavuştuğu
için bu özelliği bir sorun olmadı.
Cazibenin Adım Adım İnşası
O
dönemde çok başarı kazanan Star Wars filmi nedeniyle film stüdyoları uzayda
geçen öykülere ilgi gösteriyordu. Bu da Alien hikâyesinin ilgi görmesi için
artı puan oldu. Senaryo hazır olunca yönetmen aranmaya başladı. Senaryoda
imzası olan Walter Hill ilk adaydı, ama nedense vazgeçti. Bu filmin Walter Hill
versiyonunu seyretmek için neler vermezdim şimdi. Edgar Allan Poe öykülerini
filmleştiren korku filmleri üstadı Roger Gorman’ın adı da geçti, ama yapımcılar
filmin ucuz bütçeli görünmesini istemiyorlardı. B-kategori filmlerinin kült
yönetmenine direksiyonu teslim etmediler. Dan O’Bannon filmi kendi yönetmek istedi, ama yapımcılar izin
vermeyerek çok doğru bir karar aldılar. Ardından
Ridley Scott adı gündeme geldi. Scott o sıralarda Cannes’te
gösterilen ilk filmi Düellocu
- The Duellists ile ilgi
çekmişti. Bunun dışında binlerce reklam filmine imza atmış bir
yetenekti.
Necronomicon Damgası
Scott en yeni senaryoyu okurken kafasında bazı
sahneler canlandı ve sahne çizimleriyle öyküyü oluşturmaya başladı. Kendisi bir
Stanley Kubrick hayranıydı. 2001 Uzay Macerası – 2001 Space Odyssey filmine benzer gerçekçi bir atmosfer
yaratacaktı. Tek sorun yaratığın tipiydi. Nasıl bir tip en etkili sonucu
yaratacaktı? Scott bunu düşünürken Dan O’Bannon İsviçreli çizer Hans Rudi
Giger’ın Necronomicon albümünü getirdi. Genç yönetmen çizimleri görür görmez
aradığı şeyi bulduğunu anladı. Alien filmini ünlü ve unutulmaz kılacak bir adım
daha atılmıştı. Şans perileri bu filmi destekliyordu. Yaratık Giger’a emanet
edilmişti. Son olarak geminin içi, dışı, indikleri gezegeni tasarlanması işi
daha önce Star Wars dizisinin dördüncü filminde tasarımcı olarak çalışmış olan
Ron Cobb’a verildi.
Bebek
yaratığın göğüsü yırtarak çıkışı sahnesinin çekilme anına kadar bu yaratık
oyunculardan gizlendi. Göğüsü yırtarak çıkacağı anlatılmadı. Bu yüzden o
unutulmaz sahnede oyunucuların yüzünde beliren şok ifadeleri son derece gerçekçi
oldu. İzleyici için de aynı teknik kullanıldı. Afişlerde yaratık resmi
kullanılmadı. Film boyunca da yaratığın tam olarak neye benzediği ancak
gerilimin en yüksek noktaya çıktığı anda gösterildi.
Alien Kültü
Alien filmi seyirci üstünde inanılmaz bir etki yarattı. Sinematografik başarı ve
yaratık tasarımının mükemmelliği öyküyü aşmış ve bu etkiyi yapmayı üstlenmişti.
Öykü vasattı, ama yaratığın doğal döngüsü iyi bir buluştu. Alien
bilimkurgu ve korku türünü birleştirip, ikisinin de en uç noktasını
yakalayabilmişti . Seyreden herkes filmde bir yaratıktan öte şeyler gördü.
Yaratığın gemiye larva şeklinde girişi, gögüsten beklenmedik bir şekilde deriyi
eti yararak çıkması, yaratığın mükemmel dizaynı, Cobb süper gemi ve gezegen
dizaynı, oyuncu seçimindeki isabetlilik ve de Ridley Scott’un harika
yönetmenliği bu süper sonucu meydana getirmişti.
Aliens
Alien filmi 2122 yılında geçiyordu. Serinin
ikinci filmi olan Aliens’ı 1984 yılında çektiği Terminatör filmiyle dünya
çapında ünlü olan büyük yönetmen James Cameron çekti. Cameron öyküye
yapımcıların arzusu nedeniyle askeri unsurlar ekledi. Öykü yaratık açısından
daha bir meydan okuyucu olmuştu, Cameron sinemotografik başarısı bunu kat kat
geçti. Olay birinciden 57 yıl sonra 2179’da geçiyordu. Filmde Ripley yanında
silahlı askerlerle yaratığın ilk kez görüldüğü gezegene gidiyor ve yaratıklarla
kıyasıya mücadeleye giriyordu. Sonuç muhteşemdi. Aliens unutulmaz bir
bilimkurgu, aksiyon ve korku filmiydi. Yekpare bir uzay macerasıydı. Bu filmi
izlediğimde Terminatör filmlerinden tanıdığım yönetmenin sahne kurma becerisine
ve sinematografik anlatımındaki benzersizliğe hayran olmuştum.
Alien 3
Alien 3 ittifakla serinin en zayıf filmi kabul
ediliyor. Yapımcı ve dağıtımcı senaryoyu beğenmemişti. Zor Ölüm 2 - Die Hard 2, Elm Sokağında Kâbus - A Nightmare on Elm Street 4 filmlerinin
yönetmeni Renny Harlin bir yıllık hazırlıktan sonra projeden vazgeçtiğini
söylemişti. Yıl 1992’ydi. İlk iki Alien filminin ünü hâlâ sürüyordu. Sonunda
yapımcı firma yönetmenliği müzik klibi yönetmeni olan David Fincher’e verdi.
Sonraki yıllarda Dövüş Kulübü - Fight
Club ve Yedi - Seven gibi kült
filmlere imzasını atacak olan Fincher elverişsiz şartlarda umulandan daha iyi
bir iş çıkardı, ama film Alien efsanesine pek bir şey katmadı. Filmde yirmi
beş kişilik nüfusu mahkumlardan oluşan
bir gezegene düşen Ripley, eski bir fabrikayı andıran mekânda silahı olmayan
mahkumlarla yaratığı alt etmeye çalışacaktır. Filmdeki takvime göre yıl ikinci
filmle aynıydı. 2179’du.
Varan
4:Alien - Diriliş
Serinin dördüncü filmi Alien
Resurrection’da yönetmen Şarküteri - Delicatessen,
Kayıp Çocuklar Şehri - The City of Lost
Children filmlerinden tanıdığımız Jan Pierre Jeunnet’ydi. Fransızların
egzantrik yönetmeni Jeunnet birçok yeniliğe imza atarak farklılaşmaya
çalıştı. 1997 yılının ilgi çeken filmlerinden biri oldu ama ilk iki filme
yetişemeyen bir performans sergilenmişti.
Aradan 200 yıl geçmiştir. 2379 yılındayız. Alien
3’te ölen Ripley, bu bölümde klonlanarak hayata döndürülüyordu. Yaratıkla
etkileşime girdiği için üstün güçler kazanan Ripley, laboratuvar vazifesi gören
bir uzay gemisinde bir grup korsanla birlikte yaratıklara karşı ölüm kalım
mücadelesi veriyordu.
Aslında şunu da belirtmek istiyorum. Birinci ve
ikinci filmlerde sinematografik üst düzey, mükemmel dizayn ve iyi oyunculuk bu
tür bir öyküye verebileceği en üst performansı sunmuştu. 1979 yılındaki CGI teknolojisi, görsel efekt kalitesiyle 2012 ve 2017’de
yapılan filmler arasında çok fark var. Son
filmlerde en gelişmiş görsel efektler bizi yaratıklarla burun buruna getiriyor.
Gerçeklik duygusu müthiş. Ayrıca yine teknik nedenlerle ilk dört Alien filminde
tarih olarak daha ilerideki yüzyıllarda geçmesine rağmen rol alan androidler
kapasite olarak öncekilerden daha geridir.
Geçen zamanda film tekniğinin çok gelişmesine rağmen astronot avlayan
yaratık öyküsü geliştirilmedikçe artık daha iyi bir film çıkamazdı. Ridley
Scott bunu 5. ve 6. Filmlerde yapmayı deneyecek ve özellikle Prometheus’ta
başarı kazanacaktı.
Prometheus
Prometheus, Alien serisinin
beşinci filmi. The USCSS Prometheus adlı gemi 2091 yılında yola çıkar ve 2094
yılında hedefi olan LV-223 adlı aya iniş yapar. Tarihlerden anlaşıldığı üzere
bu film ilk dört filmin yaşandığı zamanlardan önce geçmektedir. İlk dört filmin
kadın kahramanı Ellen Ripley 2092 doğumludur örneğin. Filmin kadın kahramanı
Elisabeth Shaw (Noomi Repace) ve partneri Charles Holloway iskoçya’da bir
mağarada 35 bin yıl önce çizilmiş bir yıldız haritası keşfeder. Bu haritaların
benzeri bütün kültürlerde mevcuttur. Bu haritada işaret edilen yer sözümona
tanrıların, kendi genetiğini yeryüzü sularına karıştırarak Homosapiens’n ortaya
çıkmasına katkı sağlamış olduğu tahmin edilen kimselerin ikamet yeri olduğu
düşünülmektedir.
Yolculuğu finanse eden
milyarder Peter Weyland iyice yaşlanmış bir durumda bu maceraya katılmıştır.
Amacı tanrılar, namı diğer mühendisler dediği kimselerden ölümsüzlüğün sırrını
öğrenmektir. Astronotlar indikleri ayda araştırma yaparken bir seri sorunla
karşılaşır. Homo Sapiens’in oluşmasına katkıda bulunmuş devimsi yaratıklardan
biri Peter Weyland’a iğrenç bir böcek gibi muamele ederek merakını giderir.
Peter Weiland’ı bir vuruşta ölümcül yaralar. Android David’in de kafasını
koparır. Bunun ardından arzı endam eyleyen klasik Alien yaratığı dev yapılı
mühendis de dahil herkesi öldürür. Geriye Elisabeth Shaw ve android David
kalır. Onlar filmin sonunda bir gemiyle mühendislerin yaşadığı gezegene doğru
yola çıkarlar.
2.0 Nerede?
Arkalarında bir demet soru
işareti kalmıştır. Şu sıralar çok konuşulan Avatar Projesi, bilinci harddiske
indirmek çabaları, yarı makine insanlar 2094 yılında tuhaf bir şekilde mevcut
değil. Ayrıca kimse Google’dan ya da anlı şanlı Homo Deus’tan söz etmiyor? Ray Kurzweil yanıldı mı yoksa? İnsanlık 2.0
nerede? Hani 2045’te insan zihni hard diske indirilecekti? Peter Weyland’ın
2023’te yaptığı konuşma ve dev yapılı mühendisle icra ettiği diyaloğun filme
dahil edilmemesi de merak uyandıran noktalardan biridir. Filmden çıkartılan
sahneye bir göz atarak bu soruların arkasından el sallayalım.
Peter Weyland Ölmek İstemiyor
Android David Peter Weyland’ın sözlerini dev
mühendise tercüme eder.
David, “O ölmek istemiyor. Senin, tanrıların
kendisine yardım edeceğini düşünüyor.”
Mühendis, “Daha fazla hayatı hak edecek nesi
var? Onu yücelten şey ne?”
Peter Weyland, David’i gösterir. “Şirketim bu
adamı yarattı. Onu suretimden yarattım. Mükemmel olması için. Asla başarısız
olmaması için. Bunu hakediyorum. Çünkü sen ve ben üstünüz. Biz yaratıcıyız. Biz
tanrılarız. Tanrılar asla ölmez.”
Mühendis David’in kafasını kopartır. Çok
yaşlı olan Weyland’ı da yere fırlatır. Ölmek üzere olan Weyland, “Onlardan
öğrenecek bir şey yok.” der.
David’in kafası kopmasına rağmen bilinci
yerindedir. Ona hak verir
ve “Biliyorum.” der ve ekler. “İyi
yolculuklar.”
Bu
sahne bize kaçınılmaz olarak Bakara suresindeki bazı ayetleri hatırlatır.
95: Oysa
onlar önceden kendi elleriyle yaptıklarından dolayı onu (ölümü) hiçbir zaman
temenni etmeyeceklerdir. Allah, zalimleri bilendir.
96: Ve
onları, hayata karşı insanların en hırslısı bulursun. Ve (hatta) o şirk
koşanlardan herbiri şâyet bin sene ömürlendirilse, (yaşamayı) ister. Onun
ömrünün uzatılması, onu azaptan uzaklaştırıcı değildir. Allah yaptıklarınızı en
iyi görendir.
Altıncı
Alien:Covenant-Antlaşma
Açılış sahnesi filmin gidişatı ve finali hakkında çok şey
ifşa ediyor. Trilyoner Peter Weyland (Guy Pearce) kendi imalatı olan androidle
bir duvarı yekpare cam olan ultra lüks salonunda konuşmasıyla açılıyor. Weyland
androidi test ediyor.
“Bir adın var
mı?”
David salonda
bulunan Mikelanj’ın Davut heykeline bakar ve “David (Davut)” der. Mikelanj’ın
1504’te bitirdiği ünlü heykelde Davut’un Golyat’la çarpışmaya karar verdiği ân
canlandırılmıştır.
Peter,
David’ten bir şey çalmasını ister.
“Kimden?”
“Wagner.”
“Hangi parçası?”
“Sen seç?”
David bir parçayı çalar. Peter
bunun ‘Tanrıların Walhala’ya girişi’ olduğunu söyler. David hemen ardından
“Seni kim yarattı?” diye sorar.
“Çağlardır süre gelen bir soru. Bu cevabı
birlikte arayacağız. Yaratıcılık, bilim, teknoloji, bu sorunun yanında önemsiz
kalıyor. Biz nereden geldik? Moleküllerin rasgele çarpışmasından oluştuğumuza
inanmıyorum. Beraber bulacağız evlat.”
“Sen kendi yaratıcını arayacaksın. Benimki ise
gözümün önünde. Sana hizmet edeceğim. Sen insansın, öleceksin. Ben yaşayacağım.”
Peter bu yoruma bozulur ve ona konumunu
hatırlatır. “Bana çay koy.”
David gelir ve çayı doldurur. Bunu yaparken
Golyat’ın, yapay zekâ üreten zekânın yani Homo Sapiens’in Ağası’nın işi bitmiştir.
David yaratıcısını ve hatta kendisini yaratanın meydana gelmesinde hayati bir katkısı
bulunduğu varsayılan soyu kurutmaya azimlidir.
600 Yıl Sonra
Yıl 2104. Mişelanjelo’nun Davut heykelini bitirmesinden tam
600 yıl sonrası. Uzayın soğuk karanlığında Origae-6’ya giden bir gemide maruz kaldığı uzay
fırtınası nedeniyle arıza belirir. Gemide mürettebata ek olarak kolonistler
ve büyük miktarda embriyo bulunmaktadır. Kapsül içinde uyku
modunda olan astronotlar uyanırlar. Bir yerden gelen sinyal vardır bu arada. Sinyal
tek güneşli beş gezegenli bir sistemden geliyordur. Dördüncü gezegen yerçekimi,
atmosferindeki oksijen miktarı ve basınç yönünden dünyadan farksızdır. Kimse o
arızadan sonra yeniden uyku tüplerine girmeyi istemiyordur. Walter adlı
androidin tavsiyesine uyarak yakınlardaki bir güneş sistemine gitmeye karar
verirler.
İnen
öncülerin sonu parlak olmaz. Minik organizmalar astronotlardan birinin
kulağından vücuduna girer. İçinde hızla serpilir ve iniş aracının karantina
bölmesinde sırtını yararak dışarı çıkar. Diğerleri de gezene iniş yapar.
Prometheus filminden tanıdığımız David gelip onları alır ve benzeri korunaklı
bir mekâna götürür. Nemrut Dağı heykellerini andıran dev yüz heykelleri olan mabedimsi bir yerdir.
David
nam-ı diğer Lucifer
Michael
Fassbender’ın canlandırdığı iki android Walter ve David karşı karşıya geldiklerinde
David çeşitli canlılar yaratmak isteyen bir tasarımcı olmak istediğini
insanların ve mühendislerin onun dünyasında yeri olmadığını açıkça söyler. David
bu arada zoolog olmuştur. Mikelanj benzeri çizimler yaparak yepyeni türler,
bitkiler ve yaratıklar dizayn ediyordur. Bir android olarak aşkı da biliyordur.
Prometheus’ta Elisabeth Shaw’a aşık olduğu açıkça gösterilmişti. Aynı şey
Walter için de geçerlidir. O da Daniels’e karşı kayıtsız değildir.
David artık onu imal edenleri
taklit etmektedir. Peter Weyland’ın 2023’de ki konuşması, kibiri, gururu ‘Biz
artık tanrıyız.’demesi hatırlansın. Youtube’de ‘Prometheus Viral – PeterWeyland
at TED 2023’ başlığıyla bulunabilir. Weyland’ın kendi suretine benzeyen android
de tanrı olmak istiyordur. O da tamamen aykırı fizyonomideki yaratıkları ıslah
ederek kendine benzer yaratık imaline başlamıştır. Bunlardan birini görürüz. David
kendi yaratıcılarına yaptıklarından aldığı dersle imalatına temkinle
yaklaşmaktadır.
Tamam,
David artık biraz Mikelanj’dır, organik zekâ imal eden yapay zekâdır, ama
karakter olarak ismi ödünç aldığı Hz. Davut çizgisinin tam zıddı bir yerde
duruyordur.Tek bir ırka hayat hakkı tanıyor, insan ve filmde Homo Sapiens’e
kendi genetiğinden katkı yaparak
gelişimini hızlandırdığı iddia edilen mühendisleri elimine ederek sadece
kendi dizaynı olan yaratıklara hayat alanı açıyordur. Bunu kâinatta rasladığı
tüm canlılara uygulamaya da azimlidir ayrıca. Onun imalatı olan yaratıklar
haricinde kalan her şey Golyat’tır. Böylece David ve Golyat esprisindeki roller
iyice değişmiştir.
İnanç
İnanç Prometheus ve Covenant
filmlerinde önemli bir rol oynar. Prometheus’ta haç taşıyan yegane kimse olan
Elisabeth Shaw onca badireyi atlatabilen tek kimsedir. David ile birlikte şimdi
Covenant filminde gördüğümüz gezegene giderler. David aşkının bedenini yaratık
kuluçkası olarak kullanacaktır. Bayan Shaw’ın kaderi budur. Covenant filminde en
sona kalacak iki kişiden biri olan Daniels bir ara işler kızıştığında kaptan
Chris’e ‘Senin inancına ihtiyacımız var.’ der. Chris filmin sonuna doğru
David’e “Şeytanla çocukken karşılaştım. Nesin sen?” sorusunu yöneltir. Sonra
içini yararak çıkan bir yaratık nedeniyle ölmek üzereyken,”Neye inanıyorsun
David?” diye sorar. Chris’in kanlı bedeninden çıkan canavara sevgiyle bakan David’in
cevabı şaşırtıcı değildir. “Ben
yaradılışa – genesis- inanırım.”
David genetik olarak
insanların atası olan gezegen sakinlerinin üstüne bu iş için ürettiği yaratıkları
salarak onların neslinin tamamını kırmıştır. İnsanın, kendi yaratıcısının
sözümona yaratıcısını öldürmüştür. Tanrıyı öldürme eylemidir yaptığı. İsa’nın
çarmıha gerilişini ve Odin’i düşündürtür bize. Daha katmerlisidir sadece.
David tarafından soykırıma uğratılan mühendislerin
gezegeni niye Orta Doğu’yu andırırcasına çoraktır sorusu da kafamızda
çöreklenmiştir bu arada.
David Versus
Walter
Walter
diğer androidi engellemeye azimlidir. Ona karşı çıkar. Aralarında şöyle bir
diyalog geçer.
David, “ Planeti ele geçiren
insanlar buna layık değildi.”
Walter, “Seni onlar yarattı.”
“Maymunlar bir an geldi
ayakları üstüne dikildi. Mağaradan hızla medeniyete geçtiler. Sen onların
gelecek rüyası mısın?”
“Bir nota kaçınca bütün
senfoni mahvolur. Ayrıca o önceden bahsini ettiğin şiir Byron değildi
Shelley’di.” Frankenstein’a vurgu. “Burayı terketmene izin veremem.”
David, Walter’ı öper.
Yahuda’nın ihaneti sırasında İsa’yı öpmesi gibidir. Sonra Walter’ın hayati bir
parçasını kopartarak onu yere yıkar.
Walter biraz sonra David’in
karşısına dikilecek, “Ben daha yeni
modelim.” diyecektir.
David, “Seçim senin. Ben mi,
onlar mı? Cennete
mi, cehennememi hizmet edeceksin?” diye sorar. Walter daha yeni modeldir. Daha
insancıdır. İhaneti reddeder. İki android ölümüne kapışırlar. David insana haslık duygusu veren kalleş bir
hamleyle Walter’ı etkisiz hale getirir. Onun suretine bürünür.
Daniels,
mücadeleyi kazanan Walter! ile birlikte gemiye biner. Bir yaratık musallat
olur. Onsuz olmaz malum., Bu final heyecan dozu için kaçınılmazdır. Kahraman
kadın yaratığı alteder. Ana gemi tekrar yola koyulur. Daniels kaptandır artık.
Sağ
kalan iki astronot Tee ve Daniels uzay uyku kapsülüne girerler. Tee uyur. Daniels son anda Walter’ın aslında David
olduğunu anlar. Walter’ın yüzündeki deriyi kullanarak kadını yanıltmıştır.
Daniels panikler, ama çok geçtir. Uyur kalır.
David dolaplardaki bir sürü
embriyonun yanına canavar embriyolarını da koyar. Artık bütün kontrol David’in
elindedir. Yapay zekânın ölümcül şafağı sökmektedir. David yeni bir gezegende
daha kendi istediği türleri yaratacaktır. Artık o tescilli bir yaratıcıdır! Gemi koridorunda yürürken attığı her adımda ışıklar yanar ve Wagner’ın
‘Tanrıların Walhalla’ya Girişi adlı parçasını duyarız.
Walhalla eski Nordik dildeki Valhöll kelimesinden
türemiştir. Katledilenlerin salonu anlamına gelir. Baş tanrı Odin tarafından
yönetilen Asgard’taki bu salonda tanrılar savaşta ölenleri ağırlar. Savaşçılar
ölerek ölümsüzlüğe ve mutluluğa, yani bir çeşit cennete kavuşurlar. Bu Asgard
Yunan mitolojisindeki Olimpos gibi bir yer. David’in kendini kâinatın Zeus ya
da Odin’i olmaya aday gördüğü çok açıktır.
Sondan Bir Önceki Söz
Covenant, insan tarafından insan suretinde imal edilmiş
olan David ile Walter mücadelesiyle alışılagelmiş yaratık öyküsünün iyice dışına
çıkar. Buna standart yaratık-astronot çatışması eklenince film gitmeli gelmeli
olmuş. IMDb’de puanı 6,6. Bundan fazla etmez. Yedinci Alien muhtemelen 2019
yılında, birinciden tam tamına 40 yıl sonra seriye son noktayı koyacak.
Walter’ın daha yeni model olduğu için David’i şaşırtmaya devam edeceğini tahmin
ediyorum. İnanç yine bir rol oynayacak mutlaka. Daniels bu defa sadece haşin
yaratıklarla değil, onların efendisi olan David’le de karşı karşıya kalacak.
2122 yılında geçen birinci Alien’de de, 2379’da geçen dördüncü Alien’de de
David yoktu. Demek uzun kız aşkını kuluçka olarak kullanan androidin hakkından
gelecek. Finale böyle bir icraat pek yaraşır.
Eylül 2017 - Balçova